21/10/2025 | Yazar: Kaos GL

Koç Üniversitesi Kuir Kulübü, sosyal medya hesaplarından yayınladığı açıklama ile LGBTİ+ karşıtı düzenlemeler içeren yargı paketine tepki gösterdi; dayanışma mesajı verdi: “Sesimizi susturamayacak, bizi yok sayamayacak, hafızamızı silemeyeceksiniz.”

Koç Üniversitesi Kuir Kulübü: “Bu yalnızca bir yasa değil, bir sessizlik inşası” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Basına yansıyan ve LGBTİ+’ları hedef alan düzenlemeleri içeren 11. Yargı Paketi’ne yönelik tepkiler çığ gibi büyüyor. Milletvekilleri, insan hakları kuruluşları ve sivil toplum bileşenleri söz konusu düzenlemelerin LGBTİ+’ların yaşam hakkını ihlal ettiğini vurgulayarak mücadele çağrısı yapmaya devam ediyor; tasarının Meclis’e gelmemesi için dayanışma mesajı veriyor.

TIKLAYIN - 11. Yargı Paketi: LGBTİ+’lara hapis cezası geliyor, “cinsiyet değiştirme” yaşı 25’e çıkıyor!

TIKLAYIN - Yargı paketine tepkiler çığ gibi büyüyor: “LGBTİ+ karşıtı yasa tasarısı çöpe”

TIKLAYIN - LGBTİ+’lar yargı paketine karşı dört bir yanda sokağa çıktı

Koç Üniversitesi Kuir Kulübü de söz konusu yargı paketine tepki gösterdi; sosyal medyadan açıklama yayınladı.

Kulüp, açıklamasında “Bu yalnızca bir yasa değil, bir sessizlik inşası. Devletin aileyi koruma dili gerçekte itaati zorunlu kılmanın dili. Biz artık biliyoruz: bu bir ‘ahlak’ değil, korku siyaseti. Ama korkan biz değiliz” dedi.

“Onlar bizi yok saydıkça biz birbirimizi daha çok hatırladık”

“Biz Buradayız: Susturulamayacak Bir Varoluş” başlıklı açıklamasında “onlar bizi yok saydıkça biz birbirimizi daha çok hatırladık” diyen kulüp, şunları söyledi:

“Kasım 2024’te, “aileyi koruma” sloganı yeniden yükseldi. Ekranlarda, kürsülerde, manşetlerde aynı kelimeler dönüyordu: “Biyolojik cinsiyet, ahlak, özendirme.” Biz biliyorduk; bunlar yalnızca kelime değil, yaklaşan bir saldırının habercisiydi. Ayın sonunda sızdırılan yasa taslağı, “biyolojik cinsiyet”i ceza kanununa sokmak istiyordu. “Genel ahlaka aykırı davranış” denilen şey, aslında bizim varoluşumuzdu. Bu bir yasa değişikliği değil, varoluşumuzu susturma girişimiydi. Ama biz susturulmadık. Mart 2025’te “aileyi koruma” gerekçesiyle gündeme getirilen ikinci taslak ile dernekler, görünürlük kampanyaları, onur yürüyüşleri, hatta sosyal medya paylaşımları “özendirme” suçu kapsamına alınmak isteniyordu.

Kaos GL, Pembe Hayat, ÜniKuir, SPoD gibi hak örgütleri; öğrenciler, sanatçılar, sağlık emekçileri ve hukukçular ses yükseltti: “Bizi yasaklayamazsınız” dedi. O taslak Meclis’e inmedi ama rafa da kaldırılmadı. Beklettiler. Gözlediler. İlk taslaktan sonra devletin dili değişti. “Toplumsal değerler, aile yılı, çocukları koruma” söylemleri sıklaştı. Ama bu koruma bizi hedef gösterdi. Sokaklarda, kampüslerde, evlerde öfke örgütlendi. Bir arkadaşımızın dediği gibi: Onlar bizi yok saydıkça biz birbirimizi daha çok hatırladık.”

“Bu bir ‘ahlak’ değil, korku siyaseti”

Kulüp, “Bu yasalar bizi susturmak için yazılıyor çünkü biz başka bir yaşamın mümkün olduğunu hatırlatıyoruz” diyerek açıklamasına şöyle devam etti:

“Bir yıl bile geçmeden aynı zihniyet geri döndü. Sızan 11. Yargı Paketi, öncekinden bile sert:

·      Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı davranışta bulunan, bunu alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişiler 1 ila 3 yıl arası hapis cezası ile yargılanabilecek.

·      Aynı cinsiyetten iki kişinin nişan veya düğün töreni düzenlemesi halinde bu kişiler 1.5 ila 4 yıl arası hapis cezası riskiyle karşı karşıya kalacak.

·      Trans bireylerin cinsiyet uyum süreci ağırlaştırılıyor: yaş sınırı 25’e çıkarılıyor, dört ayrı kurul değerlendirmesi zorunlu hale getiriliyor ve evli bireylerin başvurusu reddediliyor.

·      Hekimlere ve sağlık çalışanlarına, yasal şartlara aykırı biçimde yapılan cinsiyet uyum müdahaleleri için 3 ila 7 yıl arası hapis cezası ve bin günden on bin güne kadar adli para cezası öngörülüyor.

·      Dijital platformlarda, dizilerde veya filmlerde LGBTİ+ temsiline yer verilmesi halinde yayıncılar “genel ahlaka aykırılık” gerekçesiyle cezalandırılabilecek.

Bu yalnızca bir yasa değil, bir sessizlik inşası. Devletin aileyi koruma dili gerçekte itaati zorunlu kılmanın dili. Biz artık biliyoruz: bu bir “ahlak” değil, korku siyaseti. Ama korkan biz değiliz. Korku normalleştirildi. LGBTİ+ varoluşu “tehdit” ve “bozucu etki” gibi kelimelerle kriminalize edildi. Hak örgütlerinin fonları kesildi, etkinlikler yasaklandı. Onur Yürüyüşleri’nde yüzlerce kişi gözaltına alındı. Aile yılı dediler ama 2025’in ilk yarısında 136 kadın erkeklerce öldürüldü. Her “aile” vurgusunda bir kadın daha susturuldu. Trans kadınlara yönelik saldırılar arttı: İzmir’de bir trans kadın 50 bıçak darbesiyle öldürüldü. Gözaltında kötü muamele gören trans bir kadın yaşamına son verdi. Bir mülteci trans kadına HIV ilaçları verilmedi. Üniversitelerde queer kulüpler kapatıldı, öğrenciler mobbinge maruz kaldı, intihara sürüklendi. Medya dili yeniden yazıldı, karakterler silindi, festivaller yasaklandı. Ama direniş büyüdü. Her yasakta yeni bir dayanışma doğdu. Her susturulan ses, bir başkasında yankı buldu. Her kayıpta adlarını söyledik. Biz yasaklandık, yalnızlaştırıldık, öldürüldük. Yine de buradayız. Bu yasalar bizi susturmak için yazılıyor çünkü biz başka bir yaşamın mümkün olduğunu hatırlatıyoruz. Onların “ahlak” dediği şey itaati, “aile” dedikleri şey eşitsizliği korumanın bahanesi. Bu yasalar yalnızca LGBTİ+’ları değil, herkesin özgürlüğünü daraltıyor çünkü ahlak bahanesiyle susturulan her ses, bir sonrakinin nefesini kısar.”

“Biz buradayız ve biliyoruz ki bu mücadeleyi biz kazanacağız”

“Biz kim olduğumuzu saklamayacağız. Sevgimizi gizlemeyeceğiz. Bedenimizi suç sayanlara boyun eğmeyeceğiz” diyen kulüp, mücadeleye devam edeceklerini ve susmayacaklarını hatırlatarak açıklamasını şöyle sonlandırdı:

“Biz kim olduğumuzu saklamayacağız. Sevgimizi gizlemeyeceğiz. Bedenimizi suç sayanlara boyun eğmeyeceğiz. Bu düzenin faillerini tanıyoruz: Adalet Bakanlığı’nı, Meclis Komisyonlarını, nefretin üretildiği her kürsüyü. Ve biliyoruz ki biz, bu düzeni başlarına yıkacağız. Bu yasa henüz geçmedi. Ondan korkan biz değiliz. Nerede olursak olalım, sözümüzü, metnimizi, direnişimizi yayacağız. Hekimleri, avukatları, öğrencileri, sanatçıları, sivil inisiyatifleri bir araya getireceğiz. Biz bu ülkenin hafızasıyız. Her kapatılan kulüpten, her gözaltından, her yasaklanan yürüyüşten sonra yeniden doğduk. Bu yasa geçse de biz yine buradayız. Görünmez olmaktan korkmayan, dayanışan, onuruyla direnen bir topluluğuz. Bizi yok etmeye çalışanların aksine biz eşit, onurlu, özgür bir hayat kuruyoruz. Ve biliyoruz, bu yaşam onların yazdığı hiçbir yasaya sığmaz.

Biz buradayız, biz susmuyoruz ve biliyoruz ki bu mücadeleyi biz kazanacağız.”


Etiketler: insan hakları, kadın, yaşam, nefret suçları, aile, siyaset, trans, lgbti, ifade özgürlüğü, yargı paketi
İstihdam