12/12/2025 | Yazar: Kaos GL
LGBTİ+ dernekleri, Genç LGBTİ+ Derneği hakkında verilen kapatma kararına karşı ortak bir açıklama yayınladı. Örgütler, kararın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve "müstehcenlik" iddiasının sivil toplumu susturmak için siyasi bir sopa olarak kullanıldığını vurguladı.
Fotoğraf: Yusuf Çelik / csgorselarsiv.org
İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, dernek tüzüğünde herhangi bir aykırılık bulunmamasına rağmen sosyal medya paylaşımlarını gerekçe göstererek Genç LGBTİ+ Derneği’ni kapatma kararı alması, hak örgütlerini harekete geçirdi. 14 LGBTİ+ derneği, "Genç LGBTİ+ Derneği Kapatılamaz!" başlıklı ortak bir metinle kararı protesto etti.
TIKLAYIN - Genç LGBTİ+ hakkında kapatma kararı: Gerekçe, sosyal medya paylaşımlarıyla "müstehcenlik"
"Hukuki denetim değil, siyasi tasfiye"
Ortak açıklamada, kapatma kararına gerekçe olarak sunulan "ailenin korunması ve genel ahlaka aykırılık" iddialarının hukuki bir temelinin olmadığı belirtildi. Mahkemenin dernek tüzüğünü hukuka uygun bulmasına rağmen, sosyal medya içerikleri üzerinden "müstehcenlik" suçlamasıyla kapatma kararı vermesinin niyetin hukuki denetim olmadığını gösterdiği ifade edildi. Açıklamada, "Bu karar, niyetin hukuki denetim değil, siyasi bir tasfiye olduğunu göstermektedir" denildi.
"Müstehcenlik kavramı iktidarın elinde bir sopa"
LGBTİ+ örgütleri, "müstehcenlik" ve "genel ahlak" gibi muğlak kavramların, örgütlenme ve ifade özgürlüğünü engellemek amacıyla sistematik bir araç haline getirildiğine dikkat çekti. Bu durumun münferit olmadığı vurgulanan açıklamada, şu örneklere yer verildi:
- Hacettepe ve Boğaziçi üniversitelerindeki LGBTİ+ kulüplerinin kapatılması,
- KaosGL.org ve sosyal medya hesaplarına getirilen erişim engelleri,
- Trans hak savunucusu Janset Kalan’a ve Mabel Matiz, Manifest Merve Taşkın gibi isimlere açılan davalar,
- Onur Yürüyüşleri ve 8 Mart eylemlerindeki bayrak ve pankartların suç unsuru sayılması.
"Yargı paketleri değişiyor, düşman hukuku sürüyor"
Kamuoyunda tartışılan 11. Yargı Paketi sürecine de değinilen açıklamada, yasa metinlerinden LGBTİ+ karşıtı maddeler çıkarılsa bile uygulamanın değişmediği belirtildi. Örgütler, "Yasa metninde ne yazarsa yazsın, uygulamada düşman hukukunun işlediğini bu karar kanıtlamaktadır. Yargı mekanizması, LGBTİ+’ları kamusal alandan silmek için bir araç olarak kullanılmaya devam edilmektedir" değerlendirmesinde bulundu.
Sincan Cezaevi’ndeki şüpheli ölüm
Basın açıklamasında sadece örgütlenme hakkına değil, yaşam hakkına yönelik tehditlere de dikkat çekildi. Yakın zamanda Sincan Cezaevi’nde tutulan trans erkek bir mahpusun şüpheli ölümü hatırlatılarak, "Dışarıda derneklerimizi kapatarak sesimizi kısmaya çalışanlar, içeride yaşam hakkımızı güvence altına almayarak varlığımızı hedef almaktadır" ifadeleri kullanıldı.
Çağrı: "Karar istinaftan dönmeli"
Açıklamanın sonuç bölümünde yetkililere ve kamuoyuna seslenen örgütler, Genç LGBTİ+ Derneği hakkındaki kapatma kararının istinaf sürecinde derhal bozulmasını talep etti. Ayrıca Sincan Cezaevi’ndeki şüpheli ölümün aydınlatılması ve temel hakların "genel ahlak" gibi soyut kavramlarla kısıtlanmasına son verilmesi çağrısında bulunuldu.
İmzacı Kurumlar: Açıklamada imzası bulunan kurumlar şunlar: 17 Mayıs Derneği, 20 Kasım Nefret Suçlarıyla Mücadele Derneği, Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği (GALADER), HEVİ LGBTİ+ Derneği, Kaos GL Derneği, Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği, Mersin 7 Renk LGBTİ+ Dayanışma Derneği, Muamma LGBTİ+ Eğitim Araştırma ve Dayanışma Derneği, Özgür Renkler Derneği, Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği, SPoD, Lambdaistanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneği, LİSTAG, ÜniKuir Derneği.
Açıklamanın tam metni:
Genç LGBTİ+ Derneği Kapatılamaz!
Bizler, aşağıda imzası bulunan LGBTİ+ dernekleri olarak; İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, Genç LGBTİ+ Derneği hakkında verdiği kapatma kararını, hukukun ve örgütlenme özgürlüğünün açık bir ihlali olarak görüyor ve kabul etmiyoruz.
"Müstehcenlik" Kılıfı Altında Sistematik Susturma Politikası
Genç LGBTİ+ Derneği’nin kapatılmasına gerekçe olarak sunulan "sosyal medya paylaşımları" ve bu paylaşımların "ailenin korunması ve genel ahlaka aykırı olduğu" iddiası, hukuki dayanaktan yoksundur. Mahkeme kararında, dernek tüzüğünde yer alan amaçların kanuna aykırı bulunmamasına rağmen, derneğin sosyal medya hesaplarındaki içeriklerin "müstehcen" bulunarak kapatma kararı verilmesi, niyetin hukuki denetim değil, siyasi bir tasfiye olduğunu göstermektedir.
Biliyoruz ki "müstehcenlik" ve "genel ahlak" kavramları, LGBTİ+’ların ifade ve örgütlenme özgürlüğünü engellemek için iktidarın elinde bir sopa haline gelmiştir. Bu durum münferit değildir;
- Daha önce Hacettepe ve Boğaziçi üniversitelerinde LGBTİ+ kulüplerinin kapatılması,
- KaosGL.org’un ve sosyal medya hesaplarının erişime engellenmesi,
- Trans kadın aktivist ve insan hakları savunucusu Janset Kalan’a, "müstehcenlik" maddesi üzerinden ceza verilmesi,
- Trans kadınların sosyal medya paylaşımları üzerinden hedef alınması,
- Mabel Matiz, Manifest ve Merve Taşkın’ın “müstehcenlik” maddesi üzerinden yargı süreçleriyle karşılaşması,
- Onur Yürüyüşleri ve 8 Mart/25 Kasım eylemlerinde taşınan bayrakların ve pankartların suç unsuru sayılması,
aynı sistematik saldırının parçalarıdır. Toplumsal olaylarda, hak arama mücadelelerinde, sanatsal üretimlerinde sesini yükseltenleri susturmak için kullanılan bu muğlak kavramlar, şimdi de meşru derneklerimizin kapısına kilit vurmak için kullanılmaktadır.
Yargı Paketleri Değişiyor, Düşmanlık Baki Kalıyor
Kamuoyunda tartışılan 11. Yargı Paketi sürecinde, LGBTİ+ düşmanı maddeler metinden çıkarılsa da, bugün Genç LGBTİ+ Derneği’ne verilen kapatma kararı, yasa metninde ne yazarsa yazsın, uygulamada düşman hukukunun işlediğini kanıtlamaktadır. Yasal reform adı altında yapılan düzenlemeler veya geri çekilen maddeler, sahadaki baskı pratiğini değiştirmemektedir. Aksine, yargı mekanizması, LGBTİ+’ları kamusal alandan silmek, sivil toplumu kriminalize etmek için bir araç olarak kullanılmaya devam edilmektedir.
Sadece Örgütlenmemiz Değil, Yaşamımız da Tehdit Altında!
Derneklerimiz kapatılarak örgütlenme hakkımız elimizden alınmaya çalışılırken, hapishanelerden gelen şüpheli ölüm haberleri yaşam hakkımızın devlet gözetiminde dahi korunamadığını göstermektedir.
Sincan Cezaevi’nde tutulan trans erkek bir mahpusun şüpheli ölümü, LGBTİ+ mahpusların maruz kaldığı tecrit, kötü muamele ve ihmaller zincirinin en acı sonucudur. Devletin koruması altında olması gereken bir kişinin, şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmesi ve olayla ilgili etkin bir soruşturma yürütülmemesi, cezasızlık politikasının bir tezahürüdür.
Dışarıda derneklerimizi kapatarak sesimizi kısmaya çalışanlar, içeride yaşam hakkımızı güvence altına almayarak varlığımızı hedef almaktadır.
Çağrımızdır:
- Genç LGBTİ+ Derneği hakkındaki kapatma kararı istinaf sürecinde derhal bozulmalı, örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalıdır.
- Sincan Cezaevi’ndeki şüpheli ölüm, tüm şeffaflığıyla aydınlatılmalı, sorumlular yargı önüne çıkarılmalıdır.
- "Müstehcenlik", "genel ahlak" gibi muğlak ifadelerle temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına son verilmelidir.
LGBTİ+ hakları insan haklarıdır. Ne derneklerimizin kapatılması ne de yargı tacizleri bizi bir arada durmaktan, eşitlik ve özgürlük talebimizden vazgeçirebilir.
Alışın, buradayız, gitmiyoruz!
İmzacılar:
17 Mayıs Derneği
20 Kasım Nefret Suçlarıyla Mücadele Derneği
Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği (GALADER)
HEVİ LGBTİ+ Derneği
Kaos GL Derneği
Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği
Mersin 7 Renk LGBTİ+ Dayanışma Derneği
Muamma LGBTİ+ Eğitim Araştırma ve Dayanışma Derneği
Özgür Renkler Derneği
Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği
Sosyal Politika Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD)
Lambdaistanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneği
LGBTİ+ Aileleri ve Yakınları Derneği (LİSTAG)
ÜniKuir Derneği
Etiketler: insan hakları, medya, kültür sanat, nefret suçları, aile, siyaset, dava, özel haber, heteroseksizm, trans, ikili cinsiyet sistemi, lgbti, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, eşcinsellik, lezbiyen, gey, biseksüel, interseks
