11/10/2025 | Yazar: Atilla Dirim
Bize açılmasından sonra, çocuğumuz da büyük bir değişim yaşanmaya başlamıştı. O hiç gülmeyen, içine kapanık, odasından çıkmayan, resim çektirmeyen dertli çocuk, bize bir kadın olarak, gerçek varoluşuyla fotoğraflar göndermeye başlamıştı. Ve bu fotoğraflarında yüzü gülüyordu. Mutluydu. Kendini gerçekleştirmişti çünkü.

Bugün Dünya Açılma Günü. Bundan sekiz sene önce çocuğum bana telefonun diğer tarafında bir trans kadın olarak açıldığında, bunu hiç de kutlanacak bir şey olarak algılamamıştım açıkçası. Aksine, çocuğumun geleceğine dair sayısız kaygı beynimde bir rüzgâr hortumu gibi dolanıp duruyor, geri kalan her şeyi yok ediyor, sadece bir tek soruya yer bırakıyordu: Şimdi ne olacak?
Evet, şimdi ne olacaktı? Çocuğum bana açılmıştı ama ben ne yapacaktım? İkili cinsiyet rejimi kurallarına göre işleyen, homofobi ve transfobinin hayatın her alanında var olduğu bir dünyada çocuğumu nasıl koruyacaktım? Gücüm buna yeter miydi? Oraya gelinceye kadar, çocuğumun annesine, eşime bunu nasıl anlatacaktım? Etrafıma, yakın çevreme nasıl anlatacaktım? Başım fıldır fıldır dönerken ve çocuğuma “Önemli değil, önemli olan senin mutlu olman...” demeye çalışırken, birdenbire ben de bir açılma süreciyle karşı karşıya kalmıştım.
Eşime açılmam da çok kolay olmamıştı. Nasıl bir tepki vereceğini tam olarak kestiremiyordum, doğru zaman ne zaman diye epey düşünmüştüm ama doğru zaman diye bir şey olmadığını fark ederek gidip durumu anlatmıştım. Durumu kabullenmekte beklediğimden çok daha az zorlanmıştı, içindeki büyük sevgi, bütün korkularına ve kaygılarına ağır basmıştı, çocuğumuzun varoluş mücadelesine birlikte destek vermeye başlamıştık. Bunun için ona minnettarım.
Böylece bir süreyi etrafımıza, dostlarımıza, ailemize açılmakla geçirdik. Büyük zorluklar yaşadık mı, hayır. İstisnalar dışında etrafımız durumu anlayışla karşılıyordu; zaten kısa bir süre sonra fark ettik ki, bu öyle bilinmeyen falan değil, ancak genellikle aile sırrı olarak saklanan bir durum. Bizim açılmamızdan cesaret alıp kendileri de açılan insanlar oldu etrafımızda.
Bize açılmasından sonra, çocuğumuz da büyük bir değişim yaşanmaya başlamıştı. O hiç gülmeyen, içine kapanık, odasından çıkmayan, resim çektirmeyen dertli çocuk, bize bir kadın olarak, gerçek varoluşuyla fotoğraflar göndermeye başlamıştı. Ve bu fotoğraflarında yüzü gülüyordu. Mutluydu. Kendini gerçekleştirmişti çünkü.
Kendini gerçekleştirmek... Bu sözü önceden de duyar ama ne anlama geldiğini pek kestiremezdim. Şimdi ne demek olduğunu çok iyi anlıyorum ve bu nedenle “Dünya Açılma Günü” LGBTİ+'ların kendilerini gerçekleştirmeye attıkları önemli bir adım olarak çok önemli, kesinlikle kutlanması gereken bir gün. Umarım her LGBTİ+ evladımız açılma sürecini şefkat ve sevgiyle yürütür.
Aslında böyle bir günün olmaması gerekirdi elbette. Dünyada cinsiyet kimlikleri, cinsel yönelimler ve cinsiyet ifadelerinin çok geniş bir yelpazeye sahip olduğunu, bunun ta eskiden beri böyle olduğunu, doğanın bir parçası olduğunu, bundan sonra da böyle olacağını biliyoruz; ancak tarihsel sebeplerden ötürü, sınıflı toplumların ortaya çıkmasından sonra ikili cinsiyet rejimi belası, yani insanların sadece heteroseksüel erkek ve kadınlardan oluşan insanlardan oluştuğu iddiası ve toplumun buna göre düzenlenmesi, LGBTİ+lar için hayatı çekilmez hale getirmiş.
Tarih boyunca insanlar çok çeşitli nedenlerden ötürü ayrımcılığa uğramışlar: Etnik nedenlerden, dinsel nedenlerden, hatta – artık çok tuhaf geliyor ama – ırksal nedenlerden. Ten rengi siyah olan insanların diğer insanlardan daha “aşağı” görüldüğü ve bundan ötürü milyonlarcasının köleleştirildiği günler öyle çok da uzak değil. Bugün bu korkunç durum büyük ölçüde ortadan kaldırıldı ancak başka bir versiyonu, yani insanların cinsiyet kimliklerine, cinsel yönelimlerine ve cinsiyet ifadelerine göre ayrımcılığa tabi tutulması, ne yazık ki her gün daha da güçleniyor.
Dünyayı sarsan sosyoekonomik krizin etkisi altında giderek yoksullaşan ve öfkeyle homurdanmaya başlayan sayısız insana, içlerinde bulundukları kötü durumun sorumlusu olarak LGBTİ+ları gösteriyorlar: “İşte, bunlar ahlaksız!”, “İşte, bunlar ailemizi yıkıyor, topluma zarar veriyor!”, “Başımıza ne geliyorsa, bunlar yüzünden geliyor!” Tamamıyla hedef saptırmaya, çocuklarımızı günah keçisi ilan etmeye yönelik bu politikalara karşı biz LGBTİ+ aileleri ne yapabiliriz?
LGBTİ+ aileleri olarak, çocuklarımızın hedef gösterildiği bu politikalar karşısında sevgi, dayanışma ve görünürlükle durabiliriz. Bunun için daha fazla örgütlenebilir, çocuklarımızın varoluşlarını kutlayarak, hikayelerimizi paylaşarak, homofobi ile transfobiye karşı sesimizi yükselterek bu ayrımcı söylem ve eylemlere meydan okuyabiliriz. Çocuğumuzun mutluluğu ve kendini gerçekleştirmesi için attığımız her adım, sadece kendi ailemizi değil, toplumu da dönüştüren bir güç taşır. Dünya Açılma Günü, bu yolda bir araya gelip, sevgiyle ve cesaretle daha adil bir dünya için mücadele etme kararlılığımızı yeniden hatırlatıyor. Her birimizin açılma hikayesi, bu mücadelede bir meşale; bu ışığı daha da güçlendirelim.
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: yaşam, aile, yorum, heteroseksizm, trans, ikili cinsiyet sistemi, lgbti, eşcinsellik, lezbiyen, gey, biseksüel, interseks