25/10/2025 | Yazar: Oğulcan Özgenç
Bugün LGBTİ+’ların hayatları, nasıl uygulanacağı belirsiz, keyfi maddelere sıkıştırılıyor; hukuksuz bir tertibatın hedefi haline geliyor. Bunun karşısına koyabileceğimiz şey, olsa olsa “amasız ve fakatsız” bir ittifak. Bu kelimeyi hepimizin bildiği güncel politik çağrışımlarından kurtarıp, yaşamı birlikte kurmanın yolu olarak yeniden kazanmalıyız.
Şubat ayında gündeme gelen ancak Meclis’e sunulmayan LGBTİ+ karşıtı yasa tasarısı, 11. Yargı Paketi’yle birlikte yeniden karşımızda. Takip edenlerin malumu; düzenlemeler “biyolojik cinsiyete aykırı davranışı” suç sayıyor, hapis cezasıyla cezalandırmayı öngörüyor. Taslakta, cinsiyet uyum sürecine başlama yaşının 25’e çıkarılması ve sürecin daha da zorlaştırılması yer alıyor. Düzenleme, cinsiyet uyum süreci için “ruh sağlığı açısından zorunluluk” şartı getiriyor; üstelik bu “zorunluluğun” tek seferde “belgelenmesi” de mümkün değil. Taslağa göre cinsiyet uyum sürecine başlamak isteyenler, en az üçer ay arayla yapılacak dört ayrı değerlendirmeden geçmek zorunda bırakılacak.
Taslağın soğuk maddeleri, yasaya eklenecek birkaç satırdan ötesi. Karşımızda hukukun ve tıbbın birlikte işe çağrıldığı bir tertibat duruyor. Hukukun dili, “genel ahlak” perdesinin ardında toplumsal normlara tercüme edilirken; tıbbın dili, “bilimsel zorunluluk” gerekçesiyle ideolojik bir “buyruk” gibi çınlıyor. Taslağın hükümleri “ahlakın” şaşmış terazisinden konuşuyor. Tıp, en şedit haliyle disipline eden bir mekanizmaya dönüşüyor.
Tepkiler büyürken, açıklamalar yapılırken, kimileri hala suskun. Oysa tam da şimdi, hatırlamanız gerekenler var.
***
Ahmet Yıldız’ı hatırlayın: 2008’de, eşcinsel olduğu için babası Yahya Yıldız tarafından öldürüldü. Fail baba hala firari. “Tasarlayarak alt soya karşı kasten öldürme” suçundan yargılandığı davada yıllar geçti, onlarca hakim ve savcı değişti; ama adalet yerini bulmadı. Mahkeme, ısrarlı taleplere rağmen babanın yerini bilme ihtimali olan anneyi ve ablayı dinlemedi. Ahmet’in öldürülüşünden bu yana geçen on yedi yılda hukuk garabeti hala devam ediyor.
Ahmet Yıldız cinayeti, yıllar önce LGBTİ+’ları hedef alan mekanizmanın nasıl çalıştığını göstermişti; 11. Yargı Paketi bu mekanizmayı artık açıkça yasalaştırmayı öngörüyor. Hukuk, o gün susarak nasıl iş gördüyse, bugün de “biyolojik cinsiyete aykırı davranış”ı suç haline getirerek aynı sessizliği kanunlaştırıyor. O yıllarda Ahmet’in hikayesi mahkeme salonlarında “aile utancı” ve “özel mesele” olarak anılmıştı; bugün aynı dil “genel ahlak” gerekçesiyle yasa taslaklarına giriyor. Hukuk artık öldürülen bedenlerin ardından susmakla yetinmiyor; bu kez önceden konuşmaya, önceden cezalandırmaya niyetleniyor.
***
Ecem Seçkin’i hatırlayın: Ecem, 5 Ocak 2023’te İzmir Alsancak’ta Mustafa Fidan tarafından öldürüldü. Fail, ilk duruşmada Ecem’in “kadın olmadığını”, “bunu bilmediğini” ve “kendisinin erkekliğine laf ettiğini” iddia etti. Duruşmaların ardından mahkeme, Ecem Seçkin cinayetini kasten öldürme suçunun “basit hali” olarak niteledi. Dosya Yargıtay’da.
Ecem’in öldürülüşünde failin “kadın olmadığını bilmiyordum” savunması iktidarın kurmaya niyetlendiği yeni hukuki düzenin erken bir tezahürüydü. Şimdi, 11. Yargı Paketi tam da bu dili yasalaştırmayı öngörüyor. Taslak, “biyolojik cinsiyete aykırı davranış”ı suç sayarken, Ecem’in katilinin dilindeki “şüpheyi” hukukun resmi diline çeviriyor. Failin kullandığı cümleyle yasa maddesindeki ifade aynı yerden konuşuyor: “Biyolojik cinsiyete aykırı tutum ve davranışta bulunan kişi cezalandırılır.” Translara yönelik şiddet, bu taslakla hukukun ideolojik uzantısı haline geliyor.
Derin S.’yi hatırlayın, katili Ali Tanyeri mahkemede, Derin’in “kendisine yalan söylediğini” iddia etmişti. Diyarbakır’da Büyük Aile Buluşması’nın yapıldığı gün öldürülen Sudenaz’ı hatırlayın. Faillerinin izine ulaşmanın yıllar sürdüğü Hande Kader’i hatırlayın. Dosyası, mahkemeler arasında dolaşıp duran Hande Buse Şeker’i hatırlayın.
***
Yaşamına son veren Kayra’yı hatırlayın: Kayra, sosyal medya platformu üzerinden açtığı canlı yayında intihar etti. Canlı yayın sırasında annesine ulaşmaya çalışan Kayra, intihar etmeden önce “Ekran kaydı al, paylaş, bütün trans sitelerine at. Bize yaşama hakkı vermiyorlar” dedi.
Hukuk, yıllardır transların yaşamına “genel ahlak” ve “biyolojik cinsiyet” kalıpları üzerinden hükmetmeye alıştı; tıp ise “ruhsal uygunluk” gerekçesiyle varoluşu tedavi edilmesi gereken bir duruma indirgedi. Kayra’nın “yaşama hakkı vermiyorlar” sözündeki “onlar”, tam da bu iki kurumun kesişiminde şekillenen iktidarı işaret ediyor. Bugün 11. Yargı Paketi’yle “biyolojik cinsiyete aykırı davranış”ın suç haline getirilmesi tartışılırken, Kayra’nın cümlesi daha da ağır bir anlam kazanıyor. Bu paket, Kayra gibi onlarca transın sesine “sus” diyen bir tertibatın devamı. Hukuk ve tıp, birlikte yaşamın sınırlarını çizmeye, kimin “uygun” sayılacağına karar vermeye girişiyor; trans yaşamlar, devletin çizdiği sınırlar içinde işleyen bir izin sistemine dahil edilmeye çalışılıyor.
Eylül Cansın’ı, Zirve Soylu’yu, Didem Akay’ı hatırlayın.
***
Bu metin, bir yanıyla sessiz kalanlara yazılmış bir açık mektup; hatırlamaya ve buradan doğacak bir ittifaka çağrı. Bugün LGBTİ+’ların hayatları, nasıl uygulanacağı belirsiz, keyfi maddelere sıkıştırılıyor; hukuksuz bir tertibatın hedefi haline geliyor. Bunun karşısına koyabileceğimiz şey, olsa olsa “amasız ve fakatsız” bir ittifak. Bu kelimeyi hepimizin bildiği güncel politik çağrışımlarından kurtarıp, yaşamı birlikte kurmanın yolu olarak yeniden kazanmalıyız.
Ahmet Yıldız’ı, Hande Kader’i, Ecem Seçkin’i, Hande Buse Şeker’i, Derin S.’yi, Sudenaz’ı, Kayra’yı, Eylül Cansın’ı, Zirve Soylu’yu unutmayanlar var. Ve LGBTİ+’ların karşılaştığı nefret suçlarının, cinayetlerinin dökümü hayli uzun; bildiklerimiz kadar bilmediklerimiz de var. Yazıya sığmayan, insanların hayatına sığıyor.
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: insan hakları, kadın, nefret suçları, aile, siyaset, trans, lgbti, lezbiyen, gey, biseksüel, interseks, yargı paketi
