10/07/2025 | Yazar: Kaos GL
Uzmanlar ve akademisyenler, YÖK’ün tıp fakültesi bulunan üniversitelere gönderdiği ve “cinsiyet değiştirme talebi reddedilen, kabul edilen ve ameliyat olan” kişilerin sayılarını sorduğu yazı için açıklama yayınladı: “Transların yanındayız!”

Eşitlik İçin Sosyal Hizmet Uzmanları ve Akademisyenleri, YÖK’ün tıp fakültesi bulunan üniversitelere gönderdiği ve son on yılda “cinsiyet değiştirme talebi reddedilen, kabul edilen ve ameliyat olan” bireylerin sayılarını sorduğu yazıya ilişkin açıklama yayınladı.
Topluluk, açıklamasında “Bizler, sosyal hizmet mesleğinin insan hakları, sosyal adalet ve eşitlik ilkelerine bağlı akademisyenleri olarak, Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) tıp fakültesi bulunan üniversitelere gönderdiği ve son on yılda “cinsiyet değiştirme talebi reddedilen, kabul edilen ve ameliyat olan” bireylerin sayılarını sorduğu yazıyı endişeyle karşılıyoruz. Bu yazıda karar süreçlerinin nasıl işletildiğine dair bilgi talep edilmesi, yalnızca istatistiksel bir meraktan ibaret değildir. Bu hamle, cinsiyet uyum süreçlerine yönelik açık bir müdahale ve transların yaşam haklarına dönük dolaylı bir saldırıdır” denildi.
“Transların Sağlık Hakkı ve Yaşam Hakkı Hedef Alınıyor: YÖK’ün Üniversitelere Gönderdiği Yazı Kabul Edilemez!” başlıklı açıklamasının tamamı şöyle:
Bizler, sosyal hizmet mesleğinin insan hakları, sosyal adalet ve eşitlik ilkelerine bağlı akademisyenleri olarak, Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) tıp fakültesi bulunan üniversitelere gönderdiği ve son on yılda “cinsiyet değiştirme talebi reddedilen, kabul edilen ve ameliyat olan” bireylerin sayılarını sorduğu yazıyı endişeyle karşılıyoruz. Bu yazıda karar süreçlerinin nasıl işletildiğine dair bilgi talep edilmesi, yalnızca istatistiksel bir meraktan ibaret değildir. Bu hamle, cinsiyet uyum süreçlerine yönelik açık bir müdahale ve transların yaşam haklarına dönük dolaylı bir saldırıdır.
Bu yazının arkasında yatan niyetin, transların sağlık hizmetlerine erişimlerini kısıtlamaya, mevcut tıbbi ve hukuki uygulamalara müdahale etmeye ve trans varoluşunu sorgulayan denetim mekanizmalarını yeniden tesis etmeye dönük olduğu açıktır. Bu bağlamda YÖK’ün talebi, bilimsel etikle ve insan haklarıyla bağdaşmamakta, Anayasa ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere de aykırıdır.
Cinsiyet uyum süreci, bireylerin kendi öznel deneyimleriyle uyumlu bir bedensel ve toplumsal varoluşa erişmelerini sağlayan, fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan bütüncül bir sağlık hakkı meselesidir. Bu süreç, kişinin trans kimliğini tıbbi olarak tanımlatma çabası değil, cinsiyet kimliğinin bedensel, kurumsal ve toplumsal düzeyde tanınmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de dahil olmak üzere birçok uluslararası kurum, trans kimliğin bir “hastalık” ya da “bozukluk” değil; insan çeşitliliğinin bir parçası olduğunu açıkça ifade etmektedir.
Transların sağlık sisteminden destek alarak, kendi kimliklerini gerçekleştirme süreçleri psikososyal bir zorunluluktur. Ancak Türkiye’de bu süreçler hâlihazırda oldukça zorlu, uzun ve ayrımcılığa açık şekilde yürütülmektedir. Psikiyatrik tanılar, kurul onayları, mahkeme süreçleri ve tıbbi müdahale prosedürleri, translar için hak ihlallerinin sıradanlaştığı alanlar haline gelmiştir. Şimdi ise YÖK, zaten sorunlu olan bu alanı daha da politize etmekte; akademik kurumları denetim mekanizmalarının aracı hâline getirmektedir.
YÖK’ün üniversitelerden “son 10 yıldaki” cinsiyet uyum süreçlerine dair vakaları istemesi, kişisel sağlık verilerinin arşivlenmesine ve dolaylı olarak kimlik tespiti yapılmasına zemin hazırlamaktadır. Türkiye gibi transfobik politikaların ve toplumsal önyargıların hâkim olduğu bir ülkede, böyle bir veri toplama çabası, transların mahremiyetine müdahale eden, onları potansiyel bir ‘tehdit’ olarak çerçeveleyen ve toplumsal kontrol mekanizmalarını olağanlaştıran ve baskıcı devlet aygıtlarını meşrulaştırmayı hedefleyen bir politik müdahale niteliği taşımaktadır. Bu verilerin hangi amaçla kullanılacağı, kimlerle paylaşılacağı ve sonuçlarının ne olacağına dair hiçbir açıklama yapılmaması, süreci daha da endişe verici hâle getirmektedir. Bu hamle, transların varoluşunu kontrol altına alma, tıbbi kararlara müdahale etme ve cinsiyet uyum sürecini caydırıcı bir bürokratik düzene sokma çabasının açık bir göstergesidir. Tıp fakülteleri üzerinden yürütülen bu müdahale, yalnızca bireylere değil; bilimsel özerkliğe ve sağlık hizmetinin bağımsızlığına yönelik bir tehdittir.
Sosyal hizmet mesleği, bireylerin kendi yaşamları üzerindeki karar hakkını tanıyan; ayrımcılıkla mücadele eden ve özellikle kırılgan grupların haklarını güçlendirmeyi amaçlayan bir meslektir. Translar, Türkiye’de sistematik dışlanma, şiddet, işsizlik, barınma ve sağlık hakkı ihlalleriyle karşı karşıyadır. Cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılık, sosyal hizmet uzmanlarının en öncelikli mücadele alanlarından biridir.
Bu nedenle bizler, İnsan Haklarını Savunan Sosyal Hizmet Akademisyenleri olarak şu soruları kamuoyunun dikkatine sunuyoruz:
● YÖK, bu verileri neden istemektedir? Bu verileri hangi amaçla kullanacaktır?
● Bu yazıdan tıp fakültelerinin dışında hükümete bağlı başka kurumlar da haberdar mıdır?
● Bu veriler kişisel veri niteliği taşıdığından, veri güvenliği nasıl sağlanacaktır?
● Cinsiyet uyum sürecine dair tıbbi uygulamalarda bir değişiklik mi planlanmaktadır?
● Transların sağlık hizmetlerine erişimini kısıtlayacak yasal ya da kurumsal bir dönüşüm mü hazırlanmaktadır?
Bu sorular yanıtlanmadıkça ve kamuoyuna açık, şeffaf bir bilgilendirme yapılmadıkça bu girişimin politik bir müdahale olduğunu varsaymak durumundayız.
YÖK’ün söz konusu yazısı, sağlık hakkının yanı sıra akademik kurumların bağımsızlığını, hekimlerin mesleki etik sorumluluklarını ve transların temel insan haklarını tehdit etmektedir. Bu bağlamda üniversiteleri ve tıp fakültelerini, bu talebe karşı durmaya, etik ilkeler doğrultusunda hareket etmeye ve transların yanında yer almaya davet ediyoruz.
Bu yazı sadece transların değil; tüm yurttaşların sağlık hizmetine güvenli, onurlu ve ayrımcılıktan uzak biçimde erişim hakkına karşı yapılmış bir müdahaledir. Bugün bu müdahale karşısında susan her kurum, yarının daha kapsamlı hak ihlallerinin zeminini hazırlamaktadır.
Neler Yapılmalı?
● Üniversiteler, bu yazıya yanıt vermemeli, etik kurullarını acilen toplantıya çağırmalıdır.
● Meslek örgütleri (Türk Tabipler Birliği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği vd.) bu müdahaleye açık tavır almalıdır.
● İnsan hakları örgütleri ve barolar, süreci yakından izlemeli ve veri toplama işleminin durdurulması için girişimde bulunmalıdır.
● Başta sosyal hizmet akademisyenleri, sosyal uzmanları ve sosyal hizmet öğrencileri olmak üzere, tüm hak temelli disiplinlerin akademisyenleri, meslek profesyonelleri ve öğrencileri bu konudaki farkındalığı artırmalı ve birlikte dayanışma göstermelidir.
Transların Yanındayız, Sessiz Kalmayacağız!
Bizler İnsan Haklarını Savunan Sosyal Hizmet Akademisyenleri olarak, transların yaşam hakkını, kimliklerini ve sağlık hizmetlerine erişim hakkını savunuyoruz. Herkesin kendi bedeni ve kimliği üzerindeki söz hakkı kutsaldır ve pazarlık konusu yapılamaz. YÖK’ün bu müdahalesine karşı sesimizi yükseltiyor, transların yanındayız diyoruz.
Etiketler: insan hakları, eğitim, sosyal hizmet, sağlık, sağlık hakkı