07/08/2025 | Yazar: Kaos GL

Louis, Apaçık Radyo’da Didem Bayındır’ın hazırlayıp sunduğu Dünyayı Çevirenler programına konuk oldu.

Édouard Louis: “Kitaplarım yayımlandığında bana saldıran çok sayıda insan oldu çünkü eşcinsellikten bahsediyordum” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Apaçık Radyo’da Didem Bayındır’ın hazırlayıp sunduğu Dünyayı Çevirenler programına "Babamı Kim Öldürdü", "Değişmek" ve "Eddy'nin Sonu" kitapları Türkçeye de çevrilen Édouard Louis konuk oldu. İki hafta boyunca hem Türkçe hem de İngilizce dublajlı kayıtlarla dinleyicilerle buluşan Bayındır ve Louis, sınıf, kimlik, cinsellik, politika ve arkadaşlık bağları üzerine konuştu.

Louis, konuşmasında “Tanımı gereği hiçbir gücümüz olmadığı, çünkü liderlerin ülkeleri şirketler gibi yönettiği, sesimizin ve özgürlüğümüzün giderek azaldığı politik bir boğucu bağlamda nasıl yaşayabiliriz? Tam da bu yüzden hayatlarımızı daha nefes alınabilir ve mümkün kılmak için, aynı zamanda hayatlarımızı da düzenlemek zorundayız” diyerek şu ifadeleri kullandı:

“Benim için dostluk hayatımda çok erken yaşlarda, hayatımın merkezi, yaşama tarzım, hayat tarzım haline geldi. Ben Noel'i ailemle değil, arkadaşlarımla geçiririm. Yeni Yılı ailemle değil arkadaşlarımla geçiririm. Doğum günlerimi arkadaşlarımla ve ailemle yaparım. Tatillere ailemle değil, arkadaşlarımla giderim. Hasta olduğumda, ailem değil, arkadaşlarım bana bakar. Arkadaşlarım hasta olduğunda, onların ailesi değil, ben onlara bakarım. Dostluk bir yaşam tarzı, hayatlarımızı yapılandırmanın, düzenlemenin bir yolu haline geldi. Birçok insan için dostluk hayatın bir yönüdür; işleri vardır, aileleri vardır, evde çocukları vardır, ödedikleri bir ipotek vardır. Ve haftada iki kez arkadaşlarıyla dışarı çıkıp arkadaşlarıyla görüşürler. Bu varoluşun bir parçası gibidir.”

“Kitaplarım yayımlanmaya başladığında bana saldıran çok sayıda insan oldu”

Louis, sözlerine şöyle devam etti:

“Benim tahayyül ettiğimse başka bir hayat, dostluğun hayatın bir parçası değil, hayatı tanımlayan şey olduğu, neredeyse kişisel düzeyde, bir tür politik rejim olduğu. Kapitalizm altında yaşayabileceğimiz, komünizm altında yaşayabileceğimiz, sosyalizm altında yaşayabileceğimiz gibi, dostluk altında yaşamak ne anlama gelirdi? Günlük bir organizasyon olarak, birlikte var olmanın bir yolu olarak, zamanımızı düzenlemenin bir yolu olarak, başkalarına karşı davranış biçimimiz olarak. Benim için dostluk bu hale geldi. Özellikle de edebi düzeyde, kitaplarımı yayınlamaya başladığımda. Bazen son derece zordu. Biraz önce hikayeyle bağ kuran insanlardan ya da halka açık bir sunumdan sonra benimle konuşmaya gelen insanlardan bahsetmiştin. Ama ben tam tersini de yaşadım. Kitaplarım yayımlanmaya başladığında beni zorlayan, son derece şiddetli bir şekilde saldıran çok sayıda insan da oldu. Çünkü eşcinsellikten bahsediyordum, homofobik insanlar bundan hoşlanmıyordu. Çünkü sınıftan bahsediyordum ve sağcı insanlar bundan hoşlanmıyordu. Ve edebiyat alanında, insanlar bana yaptığım şeyin fazla politik, fazla sosyolojik, fazla şiddetli, fazla doğrudan, fazla içten olduğunu söylüyorlardı. Yazdığım şey her zaman “fazla bir şey”di çünkü edebiyatın ne olması gerektiğine dair geleneksel tanıma tam olarak uymuyordu.”

Programın tamamına ulaşmak için tıklayın.


Etiketler: medya, kültür sanat, yaşam, dünyadan
İstihdam