13/10/2025 | Yazar: Oğulcan Özgenç

HDK soruşturmasından yargılanan Yıldız Tar ve Halit Elçi’nin yargılandığı davanın ilk duruşması bugün görüldü. Yurt dışı yasakları kaldırılmadı, duruşma 23 Şubat 2026’ya ertelendi.

Yıldız Tar’ın davası görüldü: İddianameye “delil” diye giren ses kayıtları imha edilmiş Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

KaosGL.org Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar’ın Halkların Demokratik Kongresi (HDK) soruşturmasından yargılandığı davanın ilk duruşması bugün Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda görüldü.

Duruşma salonu iki kez değiştirildi, dava 10.30’da başladı

Duruşma başlamadan önce salon iki kez değiştirildi; 09.20’de başlaması beklenen duruşma 10.30’da başladı. Duruşma salonunda çevik kuvvet bekletildi.  

Duruşmayı İsveç, Fransa, Norveç, İngiltere büyükelçilikleri, AB Türkiye Delegasyonu, DİSK-Basın İş, ÜniKuir, 17 Mayıs, İnsan Hakları Okulu, Ankara Barosu LGBTİ+ Hakları Merkezi, İnsan Hakları Derneği (İHD), GALADER, STGM, İnter Dayanışma, DEM Parti Ankara İl Başkanlığı, Aramızda Derneği, SYKP, Henreich Böll Stiftung Derneği, DSİP, GoFor, Çağdaş Gazeteciler Derneği, MLSA, TİP Milletvekili Ahmet Şık, DEM Parti Milletvekili Özgül Saki, Kırmızı Şemsiye, Pembe Hayat, TİHV ve Keskesor LGBTİ+ Van takip etti.

Mahkeme heyeti Tar’ın “eşcinsel bir gazeteciyim” ifadesine müdahale etti, savunmayı böldü

Duruşma Yıldız Tar'ın savunması ile başladı. Tar savunmasında "eşcinsel bir gazeteciyim" dediğinde mahkeme heyeti "dava konusuna geçelim" diyerek savunmayı böldü.

Tar savunmasında şunları söyledi:

“Gazeteciyim. 2013’te mesleğe başladım ancak öncesinde iki yıl boyunca da çeşitli kurumlarda stajlar yaptım, mesleği öğrendim. Gazeteciliğe; “sessizlerin sesi olmak” ve hakikati tüm boyutlarıyla ortaya çıkartabilmek için başladım. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde okurken; bir tutkuyla girdim mesleğe. Ve aynı tutkuyu sürdürüyorum. Çünkü, gazeteci olmak sadece bir meslek değil; özgür, eşit, adil, demokratik, barış içinde bir toplumda yaşayabilmemiz için kamu yararını gözeten bir meslek. Bedeli çok. Ve ben de maalesef yaklaşık 4 ay boyunca Silivri’de tutularak bu bedeli ödemek zorunda kaldım. Bugüne kadar özellikle toplumda sesini duyuramayanların hikayelerini anlatmak için sayısız haber, söyleşi, radyo ve TV programı yaptım. Bu kesimlerin başında da LGBTİ+’lar geliyor. Bunun bir sebebi LGBTİ+’ların hapsedildiği görünmezlik ve baskı çemberiyken; diğer sebebi daha öznel. Ben eşcinsel bir gazeteciyim. Daha doğrusu, henüz Türkçeye çevrilemese de “non-binary” bir gazeteciyim. Yani hiçbir zaman iki cinsiyete de ait hissetmedim. Şu anda da Türkiye’nin ilk LGBTİ+ dergisi ve yine ilk internet gazetesi olan Kaos GL’nin genel yayın yönetmeni olarak çalışıyorum.”

“Telefon kayıtlarından yargılandığım için endişeliyim”

Tar savunmasına şöyle devam etti:

“Örgüt üyeliği” ile suçlanıyorum. Ancak üyesi olduğum örgütler çeşitli LGBTİ+ dernekleri ve Çağdaş Gazeteciler Derneği, Gazeteciler Cemiyeti gibi meslek örgütlerinden ibarettir. Yasal siyasi partilere bile üye değilim çünkü gazetecilik bunu gerektirir. Siyasi görüşleriniz olsa bile; objektif kalabilmeniz lazımdır. Örneğin geçtiğimiz genel seçim süreçlerinde Artı TV’de seçim programları yaptım ve bu kapsamında iktidar partisi de dahil neredeyse her siyasi partiyle görüştüm. Çünkü işim bu. Ve 12-13 yıl önceki nasıl dinlendiğimin ve doğruluğunun şaibeli olduğu bazı telefon kayıtlarından yargılandığım için endişeliyim. Bu durum, sadece beni mağdur etmiyor aynı zamanda demokratik toplumun gereği olan basın ve ifade özgürlüğünü de tehdit ediyor.”

“HDK’nin terör örgütü olmadığına dair mahkeme kararı var”

İddianame hakkında konuşan Tar, şunları söyledi:

“Savcılık birbirinden alakasız örgütlenmeleri alta alta dizerek sadece Abdullah Öcalan’ın beyanları doğrultusunda bir illiyet bağı kurmaya çalışmış. Daha fazla kanıt bulma derdine girmemiş.  Ortadaki tek bağlantı Abdullah Öcalan’ın açıklamalarıyken, Öcalan’ın 9 Temmuz tarihli mesajını hatırlatmak istiyorum. Öcalan video mesajında “TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir” demişti. Yani savcılığa kalsa sırf Öcalan Meclis’te komisyon kurulması çağrısı yaptığı için Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş da yarın öbür gün terör örgütü üyeliğinden yargılanabilir.

Savcılığın kurgusal bağlantılarla giriştiği dezenformasyon çabasına verilebilecek tek bir cevap var. Halkların Demokratik Kongresi hakkında “terör örgütü olmadığına dair” mahkeme kararı bulunan, demokratik alanda siyaset yapan bireylerin ve örgütlerin bir araya geldiği bir örgüttür. Mevcut ve eski eş sözcüleri, yürütme kurulu üyeleri arasında milletvekilleri vardır. Siyasetçiler vardır. Eski TBMM Başkanvekilleri vardır. Benimse bu oluşumla herhangi bir bağlantım yoktur. Gazetecilik gereği siyasi oluşumlarla bağlantım; haber ve görüş düzeyinde olmak zorundadır zaten. HDK’nin kuruluşunda toplantılarından birkaç tanesini takip ettim. Çünkü sosyal medyada, açık çağrıyla kurulan bir oluşumdu. Hâlâ daha öyle bildiğim kadarıyla. Bu toplantılara katılmanın nasıl bir suç oluşturabileceğini anlamıyorum. Ancak bundan daha önemlisi; iddianamede birtakım telefon kayıtları üzerinden birtakım demokratik yürüyüşlere katıldığım iddiasıyla “silahlı örgüt üyeliğinden” yargılanıyor olmam. Emniyetteki ifadem de dediğim gibi; Fethullahçı yapılanmanın telefon dinlemeleri üzerinden seneler sonra başıma bunun gelmesi bir fıkra gibi. Bu ses kayıtlarının çoğunu elbette ki hatırlamıyordum. Hâlâ daha tam anlamıyla hatırladığımı söyleyemem. Nasıl hatırlayabilirim ki?”

“Bir gazeteci arkadaşım ile görüşmem suç gibi gösterilmiş”

Tar, savunmasını şöyle sonlandırdı:

“Üzerinden on yıldan fazla zaman geçmiş. Ancak iddianameyi incelediğimde; 1 Mayıs 2013 günü yapılan protesto gösterileri ile ilgili gazeteci bir meslektaşıma olan biteni anlatmam suç gibi gösterilmiş. O dönemler, teknoloji bu kadar gelişkin değildi. Haberleri telefonla arayıp, dikte ettiriyorduk. Yine muhtemelen haber için takip ettiğim eylemlerin ardından arkadaşlarımla telefon sohbetlerim iddianameye girmiş. Bu eylemlerde bir suç unsuru olmadığı da ortada. Ki bu eylemlere katılmak da bu eylemleri haber için takip etmek de anayasal bir hak. İddianamede bir ortam dinlemesi de mevcut. Tarık isimli bir kişi konuşuyor. Ancak belirttiğim üzere ben kamusal alanda da özel alanımda da bu ismi 15 yıldır kullanmıyorum. Kimse bilmez bile. Kamusal bir toplantıda beni Tarık diye anons etmeleri ve konuşmam yapmam hiçbir şekilde mümkün değil. Şu anda duruşma salonunda bulunan annem bile bana Yıldız diye seslenir. Gözaltına alınmadan önce işim için birkaç günlüğüne İngiltere’ye gidip dönmek üzere bilet almıştım. İşim gereği yurtdışına sıklıkla çıkıyorum ve dönüyorum. Memleketimi terk etmek gibi bir planım yok. Hiçbir zaman da olmadı. Ben bu ülkede gazetecilik yapma, hakikati araştırma ve sesi duyulmayanların hikayesini anlatma arzuma ilk günkü gibi tutkuyla bağlıyım. Mahkemenizin, soyut iddialar ve doğruluğunun da şaibeli olduğu birtakım ses kayıtları üzerinden ceza vererek hukuk sistemimizi zedelemeyeceğine de inanmak istiyorum. Beraatimi talep ediyorum. Eğer bugün mütalaa hazırlanıp, karar çıkmayacaksa da hakkımda uygulanan yurtdışı çıkış yasağı ve ayda bir imza kontrolünün kaldırılmasını talep ediyorum.”

İddianameye giren ses kayıtları imha edilmiş

Tar’ın ardından avukat Veysel Ok konuştu. Ok, “Bu iddianame hukuka aykırı yazıldığı için bu mahkeme de hukuka aykırı. HDK'nin "terör örgütü" olmadığına ilişkin yargı kararı var. İddianamenin diğer kurgusu telefon tapeleri. Tapeler 2014 yılında imha edilmiş, siz imha edilmiş tapeleri kullanıyorsunuz. Yıldız'ı 24 ay boyunca dinlemişler. Dinleyen tüm hakim ve savcılar Selam Tevhid davasında örgüt üyeliğinden ceza almış” dedi.

“Savcılık iddianameye koyduğu delilleri dosyaya sunamıyor”

Avukat Batıkan Erkoç ise “Kolluk hiçbir suç delili bulunmadığına dair rapor düzenledi. Yıldız 103 gün boyunca tutuklu kaldı. Adli kontrol için somut delil lazım. İmha edilen telefon tapeleri delil değildir. Savcılık iddianameye koyduğu delilleri dosyaya sunamıyor” ifadelerini kullandı.

“Bu sadece bir ceza davası değil”

Tar’ın avukatı Hayriye Kara ise şu ifadeleri kullandı:

“Bu dava sadece bir ceza davası değil. Yıldız, hak ihlallerini gündeme getiren bir gazeteci. Ortada bir gazetecinin gazetecilik faaliyetleri var. Bugün burada yargılanan, gazeteciliktir. Bu davada hak temelli gazetecilik ve kimliği nedeniyle ayrımcılığa uğrayan toplumsal gruplar hedef alınmaktadır.”

“Devletin gözleri önünde kurulan HDK nasıl terör örgütü olabilir?”

Tar ve avukatlarının savunmasının ardından gazeteci Halit Elçi savunmasına başladı. Elçi, "Devletin gözleri önünde açık çağrılarla kurulan bir HDK nasıl terör örgütü olabilir? HDK, emekçilerin ve ezilenlerin haklarını savunan meşru bir örgüttür" dedi. Mahkeme heyeti, Elçi'ye "HDK Genel Meclis üyesi oldunuz mu?" dedi. Elçi, "Genel Meclis üye listesi ilk kongreden sonra kamuoyuna açıklanmıştır. İddianamede bir algı çalışması yapılıyor. Dosyada suç unsuru olarak imha edilmiş ses kayıtları var, ortada delil yok” ifadelerini kullandı.

İmza şartı kaldırıldı, yurt dışı yasağına devam kararı verildi

Savcılık, Tar ve Elçi hakkında adli kontrolün devamını istedi. Avukatlar itiraz etti. Mahkeme imza şartını kaldırdı, yurt dışı yasağının devamına karar verdi. Duruşma, 23 Şubat 2026'ya 14.15'e ertelendi.


Etiketler: insan hakları, medya, siyaset, dava, özel haber, trans, lgbti, lezbiyen, gey, biseksüel, interseks, barış
İstihdam