15/12/2025 | Yazar: Suay Yüksel

Ankara Barosu LGBTİ+ Hakları Merkezi ve Kırmızı Şemsiye Derneği, 9 Aralık Salı günü “Müstehcenlik Davaları Neyi Hedefliyor?" başlıklı bir atölye düzenledi; atölyede trans kadınlara yöneltilen müstehcenlik suçlamaları mercek altına alındı.

“Trans kadınları hedef alan müstehcenlik davaları ‘Aile Yılı’ ile artıyor” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Ankara Barosu LGBTİ+ Hakları Merkezi ve Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği, 9 Aralık Salı günü saat 18.30’da “Müstehcenlik Davaları Neyi Hedefliyor?" başlıklı bir atölye düzenledi. Ankara Barosu Eğitim Merkezi’nde yapılan atölyenin moderatörlüğünü Av. Nergiz Görnaz ve Av. Senem Doğanoğlu üstlendi. 

Atölyede, trans kadınlara yöneltilen müstehcenlik suçlamaları ile bu konudaki soruşturma ve davalarda kullanılan hukuki ve ahlaki argümanlar mercek altına alındı; katılımcılara bu alandaki ayrımcı pratiklere karşı güçlendirici bir perspektif sunuldu.

Çeşitli sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin, avukatların ve aktivistlerin katılımıyla düzenlenen atölye, Av. Nergiz Görnaz’ın açılış konuşması ile başladı. Görnaz, müstehcenliğin muğlak bir konu olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Konumuz müstehcenlik, muğlak ve ne tarafa çeksen oraya giden bir konu aslında. Bunun trans kadınlara ve seks işçilerine nasıl uygulandığını konuşacağız bugün. Sadece bir ceza normu üzerinden mi konuşuyoruz, bu tutanaklardaki dili mi konuşuyoruz bunların hepsini tartışmak istedik biz aslında. Hukuki argümanlarda bir tutarlılık göremediğimizden yakınırken bunu hep birlikte konuşmak iyi olur diye düşündük.”

Trans kadınlar kriminalizasyona daha çok maruz bırakılıyor

Görnaz, dosyaların yalnızca soruşturma dosyalarından ibaret olmadığını, davaların da açıldığını ve istinafa taşınan dosyalar da olduğunu ifade etti. Ayrıca Görnaz, trans kadınların sosyal medya hesaplarının görünür ve kolay tespit edilebilir olduğunu, bu nedenle kriminalizasyona daha çok maruz kaldıklarını vurguladı:

“Genel bir müstehcenlik suçlaması var topluma yönelik. Derneklere, sanat eseri üretenlere, içerik üreticilerine karşı da görüyoruz bunu. Özellikle trans kadınların hesaplarının görünür ve kolay tespit edilebilir olmasından dolayı bugün bu konudan bahsedeceğiz. 

“2006’da Kaos’un Pornografi sayısı ile başladı bu müstehcenlik hikayesi”

Doğanoğlu, müstehcenlik hikayesinin aslında 2006’da Kaos GL’nin Pornografi sayısına açılan dava ile başladığını belirterek ayrımcı yargı pratiklerine ve tarihsel bağlama dair şunları söyledi:

“2005 öncesi çok büyük bir saldırı tarif etmek güç. Önce 2006’da Kaos’un Pornografi sayısı ile başladı bu müstehcenlik hikayesi. 2007’de internete kablo bağlayarak erişiyorduk, internet erişiminin güçlükle yapılabildiği zamanlardı. Eş zamanlı Kaos’a Pornografi sayısı ile bir müstehcenlik davası açılmıştı.”

“Aile Yılı” ile örgütlü bir şekilde Türkiye’nin her kentinde saldırıların başladığını ve eski yöntemlere dönülerek internet üzerinden bu saldırıların devam ettiğini söyleyen Doğanoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Şimdi Aile Yılı hikayesi ile birlikte örgütlü bir şekilde Türkiye’nin her kentinde bir furya başladı. Eski yönteme dönüyorlar, internet üzerinden ilerliyor. Temmuz 2023’te depremzede bir lubunyayı karakola çağırmaları ile başladı. Hayasızca hareketler ve teşhircilik üzerinden, meme ve dekolte üzerinden bir soruşturmaya çağırdılar. O sırada saldırıların İstanbul’da da daha sert olduğunu duyduk ve Ankara’da da Mayıs 2024 gibi başladı. Birçok trans hakkında soruşturma yapıyorlar, adliyeye yollanıyor ve davalar açılıyor.”

“İfade alınırken trans kadınları asla bir araya getirmiyorlar”

Doğanoğlu, sanal devriye sorunundan da bahsederek ifade alma sürecinde trans kadınların asla bir araya getirilmediğini vurguladı; 

“Sanal devriye mevzumuz var. Sıklıkla karşılaştığımız ve hukuka aykırı olan devriye sistemi bu suçlar açısından da işler hale geliyor. Buradan da bir müstehcenlik hikayesi çıkarıyor. Ahlak büro ya da karakollar insanları çağırıyor, ifade alıyor. Bir soruşturma dosyası hazırlıyor, lubunyaları bir araya getirmiyorlar. Trans kadınları asla bir araya getirmiyorlar o ifade almalarda. Sonucunda ya takipsizlik veriyorlar ya da dava açıyorlar hiçbir parametre olmadan. Bu belirsizlik zaten çok daha yorucu bir hale geliyor. Müstehcenlik davaları neyi hedefliyor? Bu konu iyice karmakarışık bir hale gelmiş durumda. Skalada açık cinsel ilişkiden dekolte giymeye kadar müthiş bir dizayna işaret ediyor.”

Havadan gözetim, yerden baskı

İzmir ve İstanbul’daki süreci aktaran Av. İlayda Doğa Karaman, özellikle son dönemde trans kadınlara yönelik baskı ve gözetim pratiklerinin belirgin biçimde arttığını aktardı. 

İzmir ve İstanbul’da trans kadınların yaşadığı sokaklarda kolluk güçlerinin drone kullanarak gözetim yaptığına dikkat çeken Av. İlayda Doğa Karaman, bu uygulamanın baskı ve takip pratiklerini yeni bir aşamaya taşıdığını söyledi.

Karaman’a göre İzmir’de 2023’ün sonlarına doğru, Bornova Sokak’ta yaşayan trans kadınlar müstehcenlik iddiasıyla ahlak şube üzerinden emniyete çağrılmaya başlandı; bu uygulamalar kısa sürede İstanbul’a da sıçradı. İstanbul’da ise kolluk güçlerinin, trans kadınların bulunduğu sokaklara drone göndererek alanları havadan görüntülediği ve bu yolla tespit yapmaya çalıştığına dikkat çekti. Karaman, bu yoğun baskı ortamının hem hukuki süreci hem de adalete erişimi fiilen zorlaştırdığını, trans kadınların maruz kaldıkları saldırılar ve takip nedeniyle savunma mekanizmalarının giderek daraldığını vurguladı.

“11. Yargı Paketi’ni zaten her gün yaşıyoruz”

Görnaz ise, LGBTİ+ karşıtı düzenlemeler içeren maddeler 11. Yargı Paketi’ne dahil edilmese de, uygulamada LGBTİ+’lara yönelik saldırıların her gün arttığını belirtti, çoğu trans kadının dava süreçlerini yalnız yürüttüğünü hatırlattı:

“11. Yargı Paketi’ne LGBTİ+’lar dahil edilmedi diye seviniyoruz ama biz bu 11. Yargı Paketi’ni zaten her gün yaşıyoruz. Kanunla gelmese de kurumlara yazılarla geliyor. Bir de sosyal medya ayağı var bunun. Çoğu kişi bu süreci yalnız yürütüyor, güvenmiyor da olabilir, üstünü kapatmak istiyor olabilir ya da zor geliyor olabilir.” 

Atölyede katılımcılar, müstehcenlik suçlamalarının trans bedenlere yönelik sistematik bir kriminalizasyon mekanizması haline geldiğini; LGBTİ+ içerik üretiminin, görünürlüğünün ve varoluşunun hedef alındığını vurguladı. 

Atölyenin son kısmında ise hukuki ve politik mücadele yolları tartışıldı. Atölye, ortak bir çizgi ve büyük bir mücadele hattı oluşturma çağrısıyla sona erdi.


Etiketler: insan hakları, kadın, medya, yaşam, nefret suçları, aile, siyaset, trans, lgbti, yargı paketi
GDTM