21/10/2025 | Yazar: Kaos GL
Pembe Yaka İnisiyatifi, ataerkil ve heteronormatif sendikal yapıya karşı dayanışma, örgütlenme ve direnişin yollarını Özgür Gelecek’e anlattı: “Sendikalar LGBTİ+’ların yaşadığı sömürüyü ‘özel hayat’ olarak görme eğiliminde.”

Pembe Yaka İnisiyatifi, ataerkil ve heteronormatif sendikal yapıya karşı dayanışma, örgütlenme ve direnişin yollarını Özgür Gelecek’e anlattı.
Özgür Gelecek’te yer alan habere göre; 2000’lerin başında kurulan Gey-Lezbiyen İşçi Ağı’nın ve sonraki yerel buluşmaların bugün Pembe Yaka’nın temellerini oluşturduğunu belirten Umut, işçi LGBTİ+’ların sorunlarının hareketin ana gündemlerinden biri olduğunu aktararak şöyle söyledi:
“90’ların başından beri işçi-memur LGBTİ+ların sorunları LGBTİ+ hareketinin ana gündemlerinden biri oldu. Ailelerimizden sonra açılma-gizlenme stratejilerini en fazla tartıştığımız alan işyerleriydi. Açık olursam işe alınmam, işyerinde açılırsam işten atılırım, terfi etmem engellenir, kızağa alınırım, soruşturmaya uğrarım korkusu ile gizlenmek zorunda kalıyorduk. Bir eşcinsel, biseksüel ya da transın öğretmen olabileceği, bir fabrikada işçi olabileceği ve aynı zamanda bir sendikada örgütlenebileceğine kimse ihtimal vermiyordu.”
“LGBTİ+ işçilerin yaşadığı ayrımcılık görünmez kılınıyor”
Umut, bazı sendikaların günümüzde yaptığı düzenlemeler ile LGBTİ+’ları göz önünde bulunduran bir yaklaşım sergilediğini vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti:
“Birçok sendika ayrımcılık maddelerinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığını yasaklayan düzenlemeler yaptı. Artık en azından KESK ve bağlı sendikalar için LGBTİ+’ları da hesaba katan bir yaklaşım sergilediklerini söyleyebiliriz”
“LGBTİ+ işçilerin yaşadığı ayrımcılık görünmez kılınıyor” diyen Remzi, sendikal hareketin LGBTİ+ işçileri de sahiplenmesi gerektiğini hatırlatarak şunları söyledi:
“Bir yandan sendikal hareketin ana gövdesi hala ataerkil ve heteronormatif bir zihniyetten besleniyor. LGBTİ+ işçilerin yaşadığı ayrımcılıklar çoğunlukla görünmez kılınıyor. Eğer sendikal hareket işçi sınıfının tümünü savunuyorsa, en güvencesiz ve en çok dışlanan kesim olan LGBTİ+ işçileri de sahiplenecektir. Aksi durumda sınıfın birliği sözde kalır.”
“Bizi hesaba katmadıklarında işçi sınıfının önemli bir parçasını dışlamış oluyorlar”
LGBTİ+ işçilerin maruz bırakıldığı ayrımcılığın ve sömürünün sınıfsal bir mesele olduğunu vurgulayan Senem ise şu ifadeleri kullandı:
“Sendikalar bizim yaşadığımız sömürüyü hala ‘özel hayat’ olarak görme eğiliminde. Oysa bu doğrudan sınıfsal bir mesele. Bizim sömürümüz işyerinde, bordroda, maaşta, mobbingde gerçekleşiyor. Bizi hesaba katmadıklarında aslında işçi sınıfının önemli bir parçasını dışlamış oluyorlar.”
“Biz, o sınıfın pembe yakalı yüzüyüz”
Umut, Pembe Yakalılar’ın mücadelesinin aslında emeğin kendisini dönüştürme mücadelesi olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti:
“Bizim mücadelemiz, sendikalara dışarıdan bir kimlik talebi değil. Emeğin kendisini dönüştürme mücadelesi. Çünkü sınıf dediğimiz şey sadece erkek, heteroseksüel, fabrika işçisinden ibaret değil. Evde, okulda, çağrı merkezinde, plazada, seks işçiliğinde alın teri döken herkes o sınıfın parçası. Ve biz, o sınıfın pembe yakalı yüzüyüz.”
Söyleşinin tamamına ulaşmak için tıklayın.
Etiketler: insan hakları, yaşam, nefret suçları, çalışma hayatı, lgbti