08/08/2025 | Yazar: Kaos GL
Mahkeme, İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nde “katılma ihtimalleri” olduğu için tutuklanan Sinem Çelebi ve Hivda Selen hakkında tahliye kararı verdi. Duruşmaya gözlemci katılımı engellenirken, polis “Lezbiyen” yazılı tişört giyen bir kişiyi bir saat kadar alıkoydu.

29 Haziran’da “Yaşamda Israr” temasıyla düzenlenen 23. İstanbul Onur Yürüyüşü’nde 53 kişi gözaltına alınmıştı. 3 kişi tutuklandı; tutuklanan aktivistlerden Doğan Nur 30 Temmuz’da tahliye edildi.
Yürüyüşte tutuklanan Sinem Çelebi ve Hivda Selen ile adli kontrol talebine itiraz edenlerin duruşması bugün Çağlayan'da İstanbul Adliyesi’nde görüldü.
Gözlemciler ve aktivistler, duruşma salonuna alınmadı
İstanbul 51. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya LGBTİ+ aktivistlerinin ve avukatların katılımı engellendi. Duruşma salonuna sadece 2'si tutuklu 5 sanık ve üçer avukatları, baro gözlemcileri ve konsolosluk temsilcileri alındı. LGBTİ+ aktivistlerinin, diğer avukatların, gazetecilerin ve bağımsız gözlemcilerin duruşmayı takip etmesi engellendi.
Duruşmaya katılması engellenenler arasında yürüyüş günü gözaltına alınan Kaos GL’den Avukat Hayriye Kara da vardı.
“Lezbiyen” yazılı tişört giyen bir kişi alıkonuldu
Duruşmaya katılmak isteyen bir kişi ise, tişörtünde “lezbiyen” yazdığı için polis tarafından alıkonuldu. Alıkonulan kişi bir saat sonra serbest bırakıldı.
Yürüyüşte gözaltına alınan aktivistler, gazeteciler ve avukatlara "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçu yöneltiliyor.
Ezilenlerin Hukuk Bürosu’nun aktardığına göre; duruşmada, avukatların derhal beraat talepleri reddedildi. Gerekçe olarak, “dosyanın kapsamı ve toplanacak deliller, yeni delillerin değerlendirilmesi zorunluluğu” gösterildi.
“Burada nefret suçlarının yargılanıyor olması gerekirdi”
İddianamenin okunmasının ardından sanıkların savunmalarına geçildi. 40 gündür tutuklu bulunan Hivda Selen savunmasında, “Emniyet'in tuttuğu yalan bir tutanak ile oturduğum kafeden gözaltına alındım. 40 gündür tutukluyum. Onur Yürüyüşü'nün yasaklanması da, benim, bizlerin farklı biçimlerde gözaltına alınması da nefret suçudur. Çünkü LGBTİ+ mücadelesi de, onur Yürüyüşü de haktır, meşrudur. Bu şehirde Hande Kader yakılarak öldürüldü bu da bir nefret suçuydu. Burada nefret suçlarının yargılanıyor olması gerekirdi. Katılabilmiş olsam bir suça dahil olmuş olmayacaktım. İktidar sürekli LGBTİ+'ların katline ferman çıkaran söylemler üretiyor. Yürüyüşün yasaklanması da, bizim tutuklanmamız da bu saldırının yasallaştırılmış halidir. Ben bu nefrete, şiddete itiraz ediyorum” dedi.
“Esas suç LGBTİ+'ları tehdit olarak görmek”
Sinem Çelebi ise şöyle konuştu:
“Arkadaşımla yürürken gözaltına alındım. GBT bahanesiyle uzun süre bekletildikten sonra ters kelepçe ve darp işkencesiyle gözaltı aracına alınıp Emniyet'e götürüldük. Onur Yürüyüşü'ne katılamadım. Fakat ben daha önceki yürüyüşlere katıldım. Onur Yürüyüşü'ne katılmak suç değildir. Bu ülkede nefret politikaları sistematik biçimde şiddet, suç üretiyor. Bu politikalara karşı sokakta olmak, LGBTİ+'ları savunmak suç olmamalı. Esas suç LGBTİ+'ları tehdit olarak görmek, katletmek, sürekli nefret politikaları ve dili üretmektir. Biz bu duruma karşı çıktığımız için tutsağız. Ve bu tutuklama siyasidir.”
“Türkçem de o kadar iyi olmadığı için ben ne olduğunu anlamıyordum”
Gözaltına alınan Almanya vatandaşı bir akademisyen de savunmasında, “Türkiye’ye Türkçe öğrenmek için gelmiştim. Olay günü çantamda Türkçe kursu ödevlerim vardı. Taksime gittim kafede oturmak için. Taksim tamamen kapalıydı. Bir sürü polis vardı. Daha önce Ortaköy’ü önermişlerdi oraya gideyim dedim taksiyle geçtim ana caddede bıraktı taksi. Yürüme mesafesi gözüküyordu kafe. Haritada kafeye doğru giderken ağır silahlı zırhlı çok fazla polis gördüm. Buradan geçemem diye düşündüm ve arkamı dönüp uzaklaşmak istedim. Sonra beyaz polo tişörtlü üniformasız biri beni durdurdu, ‘gidemezsin daha fazla’ dedi. Başka polisler geldi ve Türkçem de o kadar iyi olmadığı için ben ne olduğunu anlamıyordum. Polis kalkanları arasında kaldım. Hareket edemiyordum. Başka insanların bağırma sesleri geliyordu. Bu eylemden haberim yoktu. Ödevimi yapmak için kafeye gitmek istiyordum. Orada o an aslında bir gösteri de yoktu. Daha sonra gözaltına alındım ve emniyete götürüldüm. Herhangi bir anons olmadı. Zaten kendim polisleri görünce uzaklaşmak istedim. Hiçbir polis benimle konuşmadı” dedi.
“Eylem yasal haktır, LGBTİ+'lar da bu hakka sahiptir”
Ardından, 30 Temmuz’da tahliye edilen Doğan Nur konuştu:
“Arkadaşımla yürürken durdurulup, ters kelepçe işkenceyle gözaltına alındım. Katılmadığım bir eylemden tutuklandım. Bu durumun anayasaya aykırı olduğunu söyledim. Polis de ‘anayasaya başvurursun o zaman’ dedi. Fakat eylem yasal haktır. LGBTİ+'lar da bu hakka sahiptir. Bu hak, LGBTİ+ mücadelesini suç olarak gören anlayışlarla, nefret söylemleriyle kaldırılıyor. Bu anlayış eşitliğe aykırıdır. Ben 30 günlük tutsaklık sonrası tahliye oldum ama arkadaşlarımın tutukluluğu sürüyor. Bu, hukuk ilkelerinden uzaklaşıldığını ortaya koyuyor, hukuki belirlilik bulunmadığını gösteriyor.”
Duruşma avukat beyanlarıyla devam etti. Avukatlar, 2911 sayılı kanuna muhalefet koşullarının dahi oluşmadığı dosyada tutuklama ve adli kontrol kararlarının kaldırılmasını istedi. Onur Yürüyüşü ve tüm eylemlerin basın açıklamalarının hak olduğunu vurguladı.
Avukatların insan hakları örgütlerinin hazırladığı raporları ve yürüyüş gününe ait görüntüleri sunma talepleri, “fiziki evrak kabul edilmediği” gerekçesiyle reddedildi.
Savunma ve itirazların ardından savcılığın mütalaası için duruşmaya ara verildi. Savcı tutukluluğun devamını talep etti. Mahkeme, Hivda ve Sinem’in tahliyesine; diğer sanıkların ise adli kontrollerinin kaldırılmasına karar verdi. Dava, 24 Aralık’a ertelendi.
Etiketler: insan hakları, nefret suçları, aile, siyaset, onur yürüyüşü, dava, özel haber, heteroseksizm, trans, ikili cinsiyet sistemi, lgbti, eşcinsellik, lezbiyen, gey, biseksüel, interseks