16/11/2025 | Yazar: Kaos GL

Bu mektubu sana Türkiyeli lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseksler (LGBTİ+) olarak, hepimizin ortak geleceğine dair derin bir kaygıyla yazıyoruz.

Mektubun Var: Merhaba Canım Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Merhaba Canım,

Bu mektubu sana Türkiyeli lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseksler (LGBTİ+) olarak, hepimizin ortak geleceğine dair derin bir kaygıyla yazıyoruz. Şair Arkadaş Z. Özger’in dediği gibi başlamak istedik bu mektuba: Merhaba Canım!

Biliyoruz, hepimiz zor zamanlardan geçiyoruz. Bizler de ay sonunu getirme, kiramızı ödeme, faturalarımızı karşılama ve sevdiklerimize onurlu bir gelecek sağlama mücadelesi veriyoruz. Ekonomik krizin, toplumsal belirsizliklerin ve gelecek kaygısının hepimizin omuzlarına ne kadar ağır bir yük bindirdiğinin farkındayız.

Bizler, bu ülkenin senden ayrı bir parçası değiliz.

Biz, seninle aynı otobüse binen, aynı pazardan alışveriş yapan, aynı sıralarda okuyan, aynı iş yerinde mesai harcayan insanlarız. Belki doktorun, belki öğretmenin, belki de her gün selamlaştığın esnafınız. Bu toprakların, bu kültürün, bu toplumun ayrılmaz bir parçası olarak tarihin başlangıcından beri buradayız aslında. Sen de biliyorsun burada olduğumuzu. Bir aşk şarkısında, bir destanda, bir masalda, bir halk türküsünde, bir divan şiirinde hatta inanır mısın, arkeolojik kazı alanlarında izlerimiz, dertlerimiz, hikayelerimiz saklı.

Beraber yaşadık, yaşamaya da devam etmek istiyoruz. Tek derdimiz eşitlik, tek derdimiz hepimiz için özgürlük, tek derdimiz barış. Bu hayallerde ortak olduğumuzu da biliyoruz. Kim istemez ki bir arada, huzur ve barış içinde, eşit ve özgür yaşamayı?

Bugün bu ortak hayal, hepimiz için ciddi bir tehdit altında.

Bizi, tutuklamayı, cezalandırmayı hedefleyen yasal düzenlemelerin arifesindeyiz. Renklerin yitip gittiği, şarkılarımızı dile getiren o çok sesli koronun susturulduğu, korkunun hepimizi karanlığa hapsettiği bir geleceğe bakmamızı istiyorlar. Uçurumun kenarındayız. Ve yalnızca biz LGBTİ+'ların varoluşunu değil, tüm toplumun temel hak ve özgürlüklerini tehlikeye atacak bir uçurum…

"Genel ahlak" ve "doğuştan gelen biyolojik cinsiyete aykırı" davranışlar gibi son derece muğlak ve tehlikeli ifadelerle bizi hapse atmayı hedefliyorlar. Genel ahlak kime göre ve neye göre belirlenir ki? Biyolojik cinsiyete aykırı tutumun ne olduğunu kim bilecek? Bu muğlaklık bugün bizleri hedef alıyor gibi görünse de, toplumun her kesimini açıkça tehdit ediyor. Genel ahlak bir görevlinin ya da bir yöneticinin iki dudağının arasına bakacak yani. Saçı uzun, küpe takan bir erkek ya da kısa saçlı, takım elbise giyen bir kadın biyolojik cinsiyete aykırı olduğu için hapse mi girecek?

Bugün bizleri hedef alan bu belirsiz tanımlar, yarın yaşam tarzı, kılık kıyafeti veya düşüncesi "farklı" bulunan herkesi hedef almayacak mı? Bu, toplumun her kesimini potansiyel bir suçluya dönüştürecek bir denetim mekanizmasının kapısını aralamak değil mi?

Gelelim aynı paketle gelen başka bir maddeye. Kendimiz gibi olmamıza izin verilmiyor. Biz translar, senin gibi bir yandan geçim derdi ile uğraşırken bir yandan da bedenlerimizi dönüştürmenin çabasını veriyoruz. Hem de iktidarın ayrımcı politikalarının gölgesinde, başkalarının önyargılı bakışlarını bazen şiddet ve tacizi göze alarak yapıyoruz bunu. Yine iktidarın son dönem adımları ile hormon ilaçlarına erişimimiz kısıtlandı bile. Bu durum bizi karanlığa ve yalnızlığa itiyor, kendimize ait olmayan bir hayatı yaşamaya zorluyor, güvenli olmayan yollardan hormon almayı ve merdiven altı operasyonları dayatıyor bize.

Tüm bu adımlar, "halkımız böyle istiyor" argümanıyla meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Oysa biz biliyoruz ki; bu halkın vicdanı, yaratılan bu yapay nefretten çok daha derin. Burasını, “bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi” yapmak istiyorlar. Oysaki, bu memleket hepimizin. 

Bizler, hepimizin yaşadığı gerçek ve yakıcı sorunların (ekonomik kriz, adaletsizlik, liyakatsizlik) üzerini örtmek için bir "günah keçisi" ilan edildiğimizin farkındayız. Toplumu "biz" ve "onlar" diye bölerek, hepimizin ortak sorunlarına karşı birlikte ses çıkarmamızı engellemek istiyorlar.

Bu yüzden bugün senden bir ricamız var.

Bu mektubu bir yardım çığlığı olarak değil; sohbet etmek, birbirimizi anlamak için bir çağrı olarak oku.

Bu mesele, sadece LGBTİ+'ların meselesi değil. Bu mesele, bu ülkede onuruyla, özgürce ve ayrımcılığa uğramadan yaşamak isteyen her bir bireyin meselesi. Bu mesele, çocuğunun yarın "farklı" olduğu için zorbalığa uğramaması, komşunun kimliği yüzünden yaftalanmaması, hepimizin adil yasalara güvenebilmesi meselesi.

Yaratılmak istenen bu nefrete, bu ayrımcılığa, bu toplumsal bölünmeye geçit vermemek senin elinde. O uçurumun kenarına getirilen yalnızca biz de değiliz, sensin, hepimiziz. Ve biz o uçurumun kenarında, elimizi sana; iktidarın hor gördüğü, görüşlerini önemsemediği, yok saydığı sana uzatıyoruz.

O el havada kalmayacak değil mi?

Muhabbetle…

17 Mayıs Derneği, 20 Kasım Nefret Suçlarıyla Mücadele Derneği, Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği (GALADER), Genç LGBTİ+ Derneği, HEVİ LGBTİ+ Derneği, Kaos GL Derneği, Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği, Lambdaistanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneği, LGBTİ+ Aileleri ve Yakınları Derneği (LİSTAG), Mersin 7 Renk LGBTİ+ Derneği, Muamma LGBTİ+ Derneği, Özgür Renkler Derneği, Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği, SPoD, ÜniKuir Derneği.


Etiketler: insan hakları, kadın, medya, kültür sanat, yaşam, nefret suçları, çalışma hayatı, eğitim, kent hakkı, barınma, sosyal hizmet, aile, askerlik, sağlık, din/inanç, siyaset, dijital şiddet, ekonomi, özel haber, heteroseksizm, trans, ikili cinsiyet sistemi, lgbti, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, eşcinsellik, lezbiyen, gey, biseksüel, interseks, barış, gençlik, yargı paketi
İstihdam