20/08/2025 | Yazar: Kaos GL

Barış süreciyle ilgili meclis komisyonuna önerilen Kaos GL, HEVİ ve GALADER; kapsayıcı ve adil bir barış için sorumluluk üstlenmeye hazır olduklarını açıkladı. Örgütler, ortak bir açıklamayla görüş ve önerilerini paylaştı.

Komisyona önerilen Kaos GL, HEVİ ve GALADER’den çağrı: Barış için sorumluluk üstleniyoruz Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: Tulya Çavuşoğlu / 2025 Ankara Onur Yürüyüşü

Kaos GL, GALADER ve HEVİ LGBTİ+, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”na önerilmeleri üzerine ortak açıklama yayımladı. Örgütler, kapsayıcı barışın LGBTİ+’ların eşit katılımı olmadan mümkün olmayacağını vurguladı.

Kaos GL, GALADER ve HEVİ LGBTİ+, barışın yalnızca devlet ve sınırlı siyasal aktörler arasında yürütülen müzakerelerle sağlanamayacağını; kapsayıcı ve toplumsal bir barış için tüm kesimlerin eşit ve doğrudan katılımının şart olduğunu vurguladı.

Emek Partisi (EMEP), komisyona kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin de dahil edilmesini talep etmiş ve Kaos GL, HEVİ LGBTİ+ ile GALADER’in davet edilmesini önermişti. DEM Parti ise komisyon için Kaos GL Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar’ı önermişti.

“2015’ten bu yana LGBTİ+’lara karşı yürütülen açık özel savaş politikaları, Onur Yürüyüşleri ve etkinlik yasakları, derneklerin hedef alınması, nefret kampanyaları ve gözaltılarla kendini gösteriyor” diyen Kaos GL, GALADER ve HEVİ LGBTİ+, barış sürecinin ciddiyetle ele alınabilmesi için bu baskı politikalarının sona erdirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Açıklamada yer alan temel talepler özetle şöyle:

  • Eşitlik ve Güvence: LGBTİ+’ların yaşam hakkı, onuru ve özgürlüğü yasal güvenceye kavuşmalı; ayrımcılık ve nefret suçlarına karşı bağlayıcı yasalar yürürlüğe konmalı, eğitim, sağlık, istihdam ve barınma gibi alanlarda eşit erişim sağlanmalı.
  • Aile Yılı ve LGBTİ+ Karşıtı Yasa Tasarısı: LGBTİ+’ları hedef alan yasa tasarısı ve uygulamalardan derhal vazgeçilmesi, tüm kısıtlamaların kaldırılması gerekiyor.
  • Hakikat ve Adalet: Roboskî, Cizre, Suruç ve 10 Ekim Ankara Katliamı başta olmak üzere toplumsal hafızadaki hak ihlalleri ve nefret cinayetleriyle yüzleşilmeli; failler cezalandırılmalı.
  • İfade ve Basın Özgürlüğü: KaosGL.org’a yönelik erişim engelleri ve diğer baskılar son bulmalı, özgür habercilik ve ifade hakkı güvence altına alınmalı.
  • Kapsayıcı ve Demokratik Katılım: Barış sürecinde kadın, LGBTİ+ ve gençlik örgütleri ile ezilen toplumsal kesimlerin eşit temsil edilmesi sağlanmalı; Kürt LGBTİ+’ların talepleri görünür kılınmalı.

Kaos GL, GALADER ve HEVİ LGBTİ+, barış sürecine katılım çağrısını yinelerken, kapsayıcı ve adalet temelli bir barışın LGBTİ+’ların eşit katılımı olmadan mümkün olamayacağını belirtiyor. Örgütler, LGBTİ+’ların barış mücadelesine katılımını güçlendirecek etkinlikler ve girişimlerle süreci desteklemeye hazır olduklarını açıkladı.

Açıklamanın tam metni:

LGBTİ+ Örgütleri Olarak Barış İçin Sorumluluk Üstleniyoruz: Eşit ve Doğrudan Katılım Şarttır

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”, uzun yıllardır süren çatışmalı ortamın son bulması ve barışın inşası iddiasıyla çalışmalarına başladı. Ancak barış, yalnızca devlet ve belli başlı siyasal aktörler arasında yürütülecek sınırlı müzakerelerle sağlanamaz. Gerçek bir toplumsal ve kapsayıcı barış, bütün toplumun söz ve iradesiyle, hiçbir ezilen kesimin dışlanmadığı kapsayıcı bir süreçle mümkündür.

Son günlerde bu yönde iki önemli gelişme yaşandı: Emek Partisi (EMEP), söz konusu komisyona kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin de dahil edilmesini talep etti, bu çerçevede Kaos GL, HEVİ LGBTİ+ ve GALADER’in davet edilmesini önerdi. Yine DEM Parti, komisyon için önerdiği isimler arasında Kaos GL Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar’ı da gösterdi. Bu adımlar, LGBTİ+’ların barış sürecine katılımının bir tercih değil, demokratik bir zorunluluk olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Barış için atılan her adım değerlidir. Bu komisyonun kurulması ve çalışmalarına başlamasını da önemsiyoruz. Komisyonun çalışmalarına katkı sunmaya; bu diyalog zemininin parçası olmaya hazırız. 

Barış—gerçek anlamıyla—sadece silahların susması değil; hakikatle yüzleşme, adaletin tesisi ve tüm kimliklerin eşit yurttaşlık temelinde tanınmasıdır. Roboskî’den Cizre’ye, Suruç’tan 10 Ekim Ankara Katliamı’na kadar yaşanan ağır hak ihlalleri ve katliamlar toplumsal hafızamızda derin yaralar açmış, cezasızlık politikaları toplumun adalet duygusunu kökten sarsmıştır. Kadınların, LGBTİ+’ların, gençlerin ve ezilen toplumsal kesimlerin dışlandığı bir süreçle barış inşa edilemez. Kapsayıcı barış süreçlerine LGBTİ+’ları dahil etmek bir lütuf veya tali konu değil, bilakis barışın başarısı için kritik bir gerekliliktir. Toplumsal barış kavramı, ancak toplumdaki herkesin onurlu ve korkusuz yaşayabildiği bir durumu tarif ettiğinde anlamlıdır. Barışın toplumsallaşmasının önündeki en büyük engellerden birisi de, “toplumsal cinsiyet karşıtlığı” denilen nefret ideolojisidir. 

2015’ten bu yana devlet, LGBTİ+’lara karşı açık bir özel savaş politikası yürütmektedir. 90’ların başından beri, barış mücadelesinin parçası olurken, “LGBTİ+’lara Yönelik İlan Edilmemiş Savaşa da Son” diyorduk. Ancak 2015 itibariyle bu savaş açıkça ilan edildi. Onur Yürüyüşleri ve neredeyse tüm LGBTİ+ etkinlikleri yasaklandı, LGBTİ+ dernekleri  hedef alındı, nefret kampanyaları iktidar eliyle sistematik hale getirildi, ifade ve örgütlenme özgürlüğü ihlal edildi, OHAL döneminde Ankara’da LGBTİ+’lara özel bir OHAL ilan edilerek bütün etkinliklerimiz süresiz bir şekilde yasaklandı. Nefret söylemlerinin normalleştirilmesi, gözaltılar, tutuklamalar, trans kadınların evlerinin mühürlenmesi, nefret cinayetleri, mülteci LGBTİ+’ları hedef alan sınır dışı uygulamaları ve ayrımcılık LGBTİ+’ların hayatlarını güvencesiz kılarken, demokratik alanı daraltmaktadır. Barış sürecinin ciddiyetle ele alınabilmesi için bu baskı politikalarının sona erdirilmesi şarttır.

Bizler, Kaos GL, GALADER ve HEVİ LGBTİ+, bu hususun altını bir kez daha çiziyoruz: Toplumsal barış ancak kapsayıcı, eşitlikçi, şeffaf ve adaleti önceleyen bir yaklaşımla mümkündür. LGBTİ+’ların taleplerinin göz ardı edildiği, eşit katılımın reddedildiği bir süreçten, eşit ve adil bir toplumsal barış çıkması mümkün değildir. 

Temel Taleplerimiz

Eşitlik ve Güvence

Toplumsal ve kapsayıcı bir barışın temeli, herkesin temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasıdır. LGBTİ+’ların yaşam hakkı, onuru ve özgürlüğü yasal güvenceye kavuşmadan kalıcı bir barış mümkün değildir. Ayrımcılıkla mücadeleye yönelik açık ve bağlayıcı yasal düzenlemeler yapılmalı; nefret söylemi ve nefret suçlarıyla etkin şekilde mücadele edilmelidir. Eğitimden sağlığa, istihdamdan barınmaya kadar her alanda LGBTİ+’ların eşit erişimi sağlanmalıdır. LGBTİ+’ların kamusal görünürlüğünü hedef alan yasaklar kaldırılmalı; Onur Yürüyüşleri ve tüm LGBTİ+ etkinliklerinin özgürce gerçekleşmesi güvence altına alınmalıdır.

LGBTİ+’ların yasal eşitliği tanınmalı, ayrımcılık ve nefret suçlarına karşı bağlayıcı yasalar yürürlüğe konmalı, ceza ve infaz sisteminde adalet sağlanmalı; anti-demokratik uygulamalar olan kayyum atamaları, Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nun keyfi uygulamaları derhal gözden geçirilmelidir. Barış, yalnızca silahların susması değil; ayrımcılığın, yasakların ve anti-demokratik uygulamaların sona ermesiyle inşa edilebilir.

Aile Yılı ve LGBTİ+ Karşıtı Yasa Tasarısı

2025 yılı, "Aile Yılı" olarak ilan edildi. Bununla birlikte hayata geçirilen uygulamalar, yalnızca heteronormatif aile yapısını yüceltmekle kalmayıp, LGBTİ+’ları hedef alan bir dizi yasal düzenlemeyi de gündeme getirdi. Yeni kanun tasarısı, Türk Ceza Kanunu’na "biyolojik cinsiyet" ifadesinin eklenmesini, cinsiyet uyum sürecine ilişkin yasal prosedürlerin zorlaştırılmasını ve LGBTİ+ çiftlerin sembolik nişan ve düğün seremonilerinin cezalandırılmasını öngörüyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, "toplumsal cinsiyet", "cinsiyet kimliği" ve "cinsel yönelim" gibi kavramların kullanımının resmi dil ve politika dışı bırakılması yönünde adımlar attı. Yasa daha geçmeden transların hormona erişimine kısıtlamalar getirildi, örgütlenme özgürlüğünü ihlal eden kararlar uygulanmaya başladı, İstanbul, İzmir ve Diyarbakır’da trans kadınlara ise adeta OHAL yaşatılıyor.

Tüm bu uygulamalar, LGBTİ+’ların toplumsal ve yasal eşitliğini ciddi şekilde tehdit etmekte, varlığımızı görünmez kılmayı amaçlamaktadır. Bizler, Kaos GL – GALADER – HEVİ LGBTİ+ olarak, Aile Yılı politikaları ve LGBTİ+ karşıtı yasa tasarısı kapsamında öngörülen tüm kısıtlamalardan derhal vazgeçilmesi gerektiğini, toplumsal barış, eşitlik, özgürlük ve adalet temelinin korunmasının zorunlu olduğunu güçlü bir şekilde vurguluyoruz.

Hakikat ve Adalet

Roboskî, Cizre, Suruç ve 10 Ekim Ankara Katliamı gibi toplumsal hafızada derin yaralar açan katliamların üzerindeki cezasızlık derhal sona ermelidir. 90’larda İstanbul Ülker Sokak ve 2000’lerde Ankara Esat-Eryaman’da’ta trans kadınlara yönelik linç girişimleri, LGBTİ+’ların gündelik yaşamda maruz bırakıldığı saldırılar ve nefret cinayetleri de hakikatle yüzleşilmesi gereken toplumsal yaralardır.
Trans kadınlar başta olmak üzere LGBTİ+’lar sistematik şiddetin hedefi olmuş, birçok arkadaşımız nefret nedeniyle yaşamdan koparılmıştır. Dilek İnce, Hande Kader, Hande Buse Şeker, Mira Güneş, Ahmet Yıldız, Roşin Çiçek ve Nida Nazlıer’in isimleri bu topraklarda işlenen nefret cinayetlerinin sembollerine dönüşmüştür. Bu cinayetlerin failleri cezalandırılmadan, devletin nefret politikalarıyla yüzleşilmeden adalet sağlanamaz. Adaletin tesis edilmesi, güven içinde geleceğe bakabilmemizin ön koşuludur.

İfade ve Basın Özgürlüğü

Basının özgür olmadığı, toplumun bilgi alma hakkının engellendiği koşullarda barışın toplumsallaşması imkânsızdır. Kürt basınına yönelik baskılar, gazetecilerin tutuklanması ve yayın organlarının kapatılması barışa değil, suskunluğa hizmet etmektedir. KaosGL.org’a yönelik erişim engelleri, ifade özgürlüğüne yönelmiş doğrudan saldırılardır. Kadın örgütlerinin ve genel olarak hak örgütlerinin sosyal medya hesapları kapatılmakta, LGBTİ+ etkinlikleri ve Onur Yürüyüşleri yıllardır sistematik biçimde yasaklanmakta, barışçıl gösteriler polis şiddetiyle bastırılmaktadır. Barışın toplumsal zemin bulabilmesi için sansür, yasak ve baskı politikaları sona ermeli; özgür haberciliğin ve özgür ifade hakkının önü açılmalıdır.

Kapsayıcı Barış Süreci

Barış, sadece masa başındaki aktörlerin uzlaşmasıyla değil; toplumun tüm kesimlerinin eşit söz hakkı ile mümkündür. Kadın, LGBTİ+ ve gençlik örgütleri ile ezilen, ötekileştirilen toplumsal kimlikleri temsil eden yapılar barış masasında eşit bileşenler olarak yer almalıdır. 

Kürt halkının eşitlik, özgürlük ve adalet yönündeki talepleri barışın merkezinde ele alınmalıdır. Bu talepler arasında, kültürel hakların tanınması, anadilde eğitim hakkı, siyasi temsilin güçlendirilmesi, seçme ve seçilme hakkının güvence altına alınması, nefret suçlarında cezasızlık politikalarının sona erdirilmesi ve yaşam hakkının korunması yer almaktadır. Bu taleplerin karşılanmadığı bir barış süreci, toplumsal barışın temelini sarsar.

Demokratik Katılım

Barış süreci, yalnızca silahların susması değil; aynı zamanda demokratik hakların güvence altına alınmasıyla anlamlı hale gelir. Toplumsal örgütlenme özgürlüğü üzerindeki baskılar kaldırılmalı, LGBTİ+ derneklerinin kriminalize edilmesine son verilmelidir. Demokratik katılım, yalnızca siyasal partilerin değil; toplumsal hareketlerin ve örgütlerin de sürece dahil olmasıyla mümkündür.

Barış ve demokratikleşme süreçlerinde Kürt LGBTİ+’ların özgür ve eşit biçimde temsil edilmesi şarttır. Hem toplumsal kimlikleri hem de cinsel yönelimleri/kimlikleri üzerinden çok katmanlı ayrımcılığa maruz kalan Kürt LGBTİ+’ların talepleri görünür kılınmalı; örgütlenme, ifade ve güvenlik hakları güvence altına alınmalıdır. Toplumsal barış, Kürt LGBTİ+’ların da sesini duyurabildiği, özgür ve eşit katılım gösterebildiği bir zeminde mümkün olur.

Ortak Vurgumuz

Bugün barış talebini yükselten tüm sivil toplum aktörlerinin ortaklaştığı nokta nettir: Demokratikleşme ve toplumsal barış, hiçbir kimliğin dışlanmadığı, tüm varoluşların eşitlik temelinde kabul gördüğü bir süreçle mümkündür.

LGBTİ+ hareketi, yola çıktığı ilk günlerden itibaren toplumsal barış talebini merkezine almış; 1990’lardan beri barış mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. 2003’te düzenlenen “Lezbiyen ve Geylerin Sorunları ve Toplumsal Barış İçin Çözüm Arayışları” sempozyumu ve LGBTİ Barış Girişimi gibi çalışmalar, LGBTİ+ topluluğunun barış mücadelesine aktif katılımını simgelemektedir. 

Bizler, Kaos GL – GALADER – HEVİ LGBTİ+, komisyona davet edilmesi için önerilen örgütler olarak, barış mücadelesini LGBTİ+ topluluğu içinde toplumsallaştırmak, LGBTİ+’ların eşitlik, özgürlük ve adalet taleplerini toplumsal barış mücadelesi ile birleştirmek için sorumluluk üstleniyoruz. Bu kapsamda en kısa sürede, LGBTİ+’ların barış mücadelesine katılımını güçlendirecek yeni çağrılar, etkinlikler ve girişimler hayata geçireceğiz. LGBTİ Barış Girişimi deneyimi, hem kıymetli hem de yol göstericidir ve hatırlamamız gereken önemli bir mirastır.

Özgürlükten Yana, Eşitlikten Yana, Barıştan Yana: LGBTİ+’lar Burada!

Kaos GL – GALADER – HEVİ LGBTİ+ 


Etiketler: insan hakları, kadın, medya, kültür sanat, yaşam, mülteci, sivil anayasa, nefret suçları, çalışma hayatı, eğitim, kent hakkı, barınma, aile, siyaset, tarihimizden, onur yürüyüşü, anayasa, dava, özel haber, trans, lgbti, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, eşcinsellik, lezbiyen, gey, biseksüel, interseks
İstihdam