09/10/2025 | Yazar: Kaos GL
Dernek, BM insan hakları mekanizmalarına Türkiye’deki transların sağlık ihtiyaçlarına ilişkin rapor sundu.

Görsel: csgorselarsiv.org
Kaos GL Derneği, Birleşmiş Milletler (BM) insan hakları mekanizmalarına “Türkiye'deki Trans Kişilerin Karşılanmamış Sağlık İhtiyaçları: Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Hizmetlerinden Dışlanma” başlıklı bir rapor sundu.
Dernek, sunduğu raporda Türkiye'de sağlık sisteminin herkesin cis-hetero olduğu varsayımına dayandığını belirtti. Türkiye’de transların sağlık haklarına erişimini kolaylaştıran bir yapısal çerçeve bulunmadığına dikkat çeken raporda, şu ifadeler kullanıldı:
“Türkiye’nin ayrımcılığın önlenmesine dönük sınırlı ve yetersiz çabaları, transları hiçbir şekilde kapsamamakta, ayrımcılığı önleme mekanizmalarının dışına iterek ayrımcılığı katmanlandırmaktadır. Bu bütünlük içerisinde transların sağlık hakkına ilişkin özel ihtiyaçlarının insan onuruna yaraşır şekilde karşılanmasını güvence altına alan herhangi bir düzenleme bulunmadığı gibi muhtemel ayrımcılık vakalarını engelleyecek önleyici düzenlemeler de yoktur.”
Raporda, Türkiye’de cinsiyet uyum sürecine ilişkin karar veren uzman kurulların yalnızca 13 hastanede bulunduğu, ancak bunun bu hastanelerde operasyon yapıldığı anlamına gelmediği belirtildi.
Jinekolojik muayeneye erişimin de sınırlı olduğunun altını çizen raporda şöyle denildi:
“Mağdur anlatımları jinekoloji muayenesi deneyimlerinde ayrımcı uygulamalara dikkat çekmektedir. Bir trans kadın durumu “En büyük korkum hizmet alamama, o anda reddedilme. Bu nedenle devlet hastaneleri ve üniversite hastanelerini tercih etmiyorum. Parayla özele gidiyorum.” diyerek özetlemektedir.”
Translar fişlenme kaygısı yaşıyor
Raporda, hormona erişimin gerilediği ve alarm verici düzeyde olduğu belirtilerek, hormonlara getirilen tedarik ve yaş kısıtlamalarına dikkat çekildi. Ayrıca, YÖK’ün cinsiyet uyum süreci geçiren trans öğrencilerin sayısını talep ettiği aktarıldı.
Transların sağlık hakkına erişimini zorlaştıran ya da imkansız hale getiren uygulamaların yoğunlaştığı bu dönemde bir başka gelişme daha yaşandığı ifade edildi. Translara verilen sağlık raporlarında, hasta mahremiyetini korumak amacıyla genel bir ibare olan “diğer” kodunun kullanıldığı; ancak Sağlık Bakanlığı’nın talebi üzerine bu raporların artık “cinsiyet değişimi” koduyla düzenlenmesine karar verildiği belirtildi. Bu uygulamanın, uyum sürecindeki translar açısından fişlenme kaygısını doğurduğuna dikkat çekildi.
HIV konusunda damgalama yoğun, sağlık hizmetlerinde ayrımcılık yapısal
Raporda, HIV konusunda damgalamanın yoğun olduğu ifade edildi. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun kararlarının HIV’le yaşayanları dışladığı da belirtildi.
Bununla beraber; sağlık hizmetlerinde translara dönük ayrımcılığın yapısal olduğu ve ayrımcılığı önleyici mekanizmalar bulunmadığı vurgulandı:
“Tıp mesleği üniversite eğitiminin LGBTİ+ kapsayıcı olmaması, geleceğin hekimlerinin LGBTİ+ var oluşu ile ilgili bilimsel bir bağ kurmasının önünde önemli bir engeldir. Üniversite rektörlükleri, son yıllarda artan şekilde Tıp Fakültesi mezunlarının, mezuniyet yeminlerinden cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, cinsiyet özellikleri gibi LGBTİ+’lara atıf yapan ifadeleri çıkartmaya zorlamaktadır.”
Transların toplumsal olarak yalnızlaşması kurumsallaşıyor
Raporda yer alan başlıklardan birisi de “İhlallerin Yol Açtığı Sorunlar” oldu.
Raporda, jinekoloji hizmetlerine hiç ya da uygun standartlarda erişememenin translar açısından ciddi fiziksel ve ruhsal sağlık sorunlarına yol açtığı belirtildi. Özellikle son yıllarda hormona erişimde yaşanan engeller, sürekli değişen düzenlemeler nedeniyle transların hormon tedavisini bırakmak zorunda kaldığı ifade edildi. Açıklamada, LGBTİ+’lardan da toplanan primlerle finanse edilen sağlık sisteminin, bu grubun sağlık ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte olmadığı vurgulandı. Bunun sonucunda, birçok kişinin özel sağlık hizmeti satın almak zorunda kaldığı, istihdam alanındaki yaygın ayrımcılığın ise bu durumu daha da ağırlaştırarak LGBTİ+’ların yoksullaşmasına yol açtığı kaydedildi.
Raporda, evliliği sağlık hizmetlerinde bir kriter olarak kabul eden üreme teknolojilerinin transları sistemin tamamen dışında bıraktığı, bunun da aile kurma hakkının reddi anlamına geldiği belirtildi. Benzer kısıtlamaların evlat edinme süreçlerinde de geçerli olduğu, bu durumun transların toplumsal olarak yalnızlaştırılmasını kurumsallaştırdığı ifade edildi.
Ayrıca HIV’le yaşayan transların katmanlı bir ayrımcılıkla karşı karşıya kaldığı, hem HIV’e dayalı damgalanmanın hem de trans dışlayıcı kamu politikalarının bu durumu ağırlaştırdığı bildirildi. Sağlık sisteminde yapısallaşmış ve tıp eğitiminden itibaren yeniden üretilen ayrımcı kültürün, translar açısından sağlık hizmetlerine erişimi sürekli ayrımcılıkla yüz yüze kalınan bir alana dönüştürdüğü vurgulandı.
Tavsiyeler
Raporda yer alan tavsiyeler ise şöyle:
- Cinsiyet kimliği ve cinsiyet özelliklerine dayalı ayrımcılık açık biçimde yasaklanmalıdır.
- Trans ve cinsiyet çeşitliliğine sahip bireylerin sağlık hakkına ilişkin ulusal bir eylem planı oluşturulmalıdır. Sağlık Bakanlığı, hormon tedavisi, psikososyal destek, HIV önleme ve cinsiyet uyum süreçlerine eşit erişimi güvence altına alan kapsamlı bir plan geliştirmelidir.
- Hormon tedavisine yönelik idari ve tıbbi kısıtlamalar kaldırılmalıdır. Testosteron, östrojen ve benzeri hormonlara erişimi engelleyen uygulamalar sonlandırılmalı; hormon tedavisine erişim yalnızca tıbbi gereklilik temelinde düzenlenmelidir.
- Tıbbi gizlilik ve kişisel veri koruma ilkeleri güçlendirilmelidir. Sağlık kurumlarında “cinsiyet değişimi” gibi kategorilerin yer aldığı raporlamalar sonlandırılmalı; trans bireylerin sağlık kayıtları gizlilik esasına göre düzenlenmelidir.
- Cinsiyet uyum hizmetleri kamu hastanelerinde erişilebilir hale getirilmelidir. Cinsiyet uyum ameliyatları ülke genelinde erişilebilir olmalı; bu hizmetler için bir referans hastane ağı oluşturulmalı ve Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamına alınmalıdır.
- HIV ile yaşayan trans bireylerin mahremiyeti korunmalı ve ayrımcılık önlenmelidir. Sağlık çalışanlarına HIV statüsü gizliliği ve etik yükümlülükler konusunda eğitim verilmelidir; hastanın rızası olmadan kişisel sağlık bilgisinin paylaşılması disiplin suçu sayılmalıdır.
- Sağlık çalışanlarına yönelik kapsayıcı ve insan hakları temelli eğitim programları oluşturulmalıdır. Tıp fakülteleri müfredatına ve sürekli mesleki eğitim programlarına cinsiyet kimliği, cinsiyet özellikleri ve cinsel yönelim konuları dahil edilmelidir.
- Üremeye yardımcı tedavilere erişimde evlilik ve cinsiyet temelli kısıtlamalar kaldırılmalıdır. Üremeye Yardımcı Tedavi Yönetmeliği’ndeki “evli olma” şartı kaldırılmalı; evli olmayan bireyler ve trans kişiler bu hizmetlerden eşit biçimde yararlanabilmelidir.
- Yükseköğretim Kurulu ve kamu kurumları veri toplama süreçlerinde insan hakları standartlarına uymalıdır. Üniversitelere gönderilen, trans bireylerin sağlık süreçlerine ilişkin kişisel verileri içeren bilgi talepleri iptal edilmeli; veri toplama yalnızca açık rıza ve veri minimizasyonu ilkelerine dayanmalıdır.
- Trans ve interseks bireylerin sağlık hakkına erişimini izleyen bağımsız bir danışma mekanizması kurulmalıdır. Bu mekanizma, LGBTİ+ örgütleri ve uzmanlarının katılımıyla oluşturulmalı; elde edilen bulgular kamuya açık biçimde yayımlanmalı ve BM kurumlarıyla paylaşılmalıdır.
Etiketler: insan hakları, sağlık, sağlık hakkı, özel haber, araştırma, inceleme, lgbti, lezbiyen, gey, biseksüel, interseks