07/08/2025 | Yazar: Evrim Deniz

Diyarbakır’da trans kadınların evleri mühürlendi, LGBTİ+’lar yazılamalarla hedef alındı. Polis baskıları ve keyfi mühürlemeler nedeniyle evlerinden çıkarılan trans kadınlar, yaşadıklarını KaosGL.org’a anlattı.

Diyarbakır’da trans kadınlara ev baskınları ve mühürleme uygulamaları: "Bir gün kapın çalınıyor ve sokağa atılıyorsun" Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Diyarbakır’da yaşayan trans kadınlar, son aylarda artan polis baskıları ve keyfi mühürlemeler nedeniyle yaşadıkları evlerinden çıkarılıyor, sistematik şekilde yerinden ediliyor. Seks işçiliği yaptığı iddia edilen trans kadınlara, hiçbir somut delil olmaksızın Kabahatler Kanunu ve 1930 tarihli Tüzük’ün 104. maddesi gerekçe gösterilerek para cezaları kesiliyor, evleri mühürleniyor. Ancak bu uygulamalar yalnızca bir "denetim" değil; birçok trans kadın için yaşam alanlarını, şehirlerini, hatta ülkede kalma motivasyonlarını terk etmeye zorlayan bir ayrımcılık biçimine dönüşmüş durumda.

Diyarbakır Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu sözcüsü Av. Okan Altekin, üç ay boyunca evi mühürlenen C.S. ve yeni kiraladığı evinin ikinci gününde yeniden polis baskınına maruz kalan S.D., bu sistematik uygulamanın trans kadınları nasıl yalnızlaştırdığını ve kriminalize ettiğini KaosGL.org’a anlattı.  

Önce para cezası verildi sonra ev mühürlendi

3 ay süreyle evi mühürlenen trans kadın C. S., yaşananları şöyle anlattı:

“Aylar önce polisler eve geldi. Apar topar karakola götürüldüm. İfadem alınmadı. Daha önce evime gelen müşterinin ifadesi alınmıştı zaten. 24 bin TL civarı bir para cezası alacağım söylendi. 15-20 gün sonra ben uyuyordum ablam da evdeydi. Yeğenim de evdeydi. Kapı yumruklanmaya başladı. Kapıdaki polis “evden çıkın evi mühürleyeceğiz” diye binada bağırmaya başladı.”

“Evi bırakın herhangi bir sokakta iki ağacım olsa onlar dahi mühürlenecek”

Evi mühürlüyken şehir şehir gezmek zorunda kaldığını belirten C.S., “Buradan Bolu'ya gittim. Bolu'dan İzmir'e gittim. Sakarya'ya gittim. Yani 3 ay boyunca kötü şeyler yaşadım. Mühürlenen ev kendi evim. Seks işçiliği yapmadığım süreçlerde de bir an da bunlar başıma geliyor. Evi bırakın herhangi bir sokakta iki ağacım olsa onlar dahi mühürlenecek. Gidecek hiçbir yerin yok. Nereye gidebilirsin? Arkadaşlarına gitsen hani bir hafta 10 gün ama 3 ay boyunca nerede kalacaksın? Başka bir şehre taşınsan trans olduğun için zaten ev vermiyorlar. Şu an hepimiz aynı sorunu yaşıyoruz. Hani ev benim yine bir tık rahatım. Ama bir süre sonra bu baskınlardan dolayı mahalleli kapıma dayanacak ya da bir köşede katledileceğim” diye konuştu.

“Bize yaşama hakkı vermiyorlar”

Diyarbakır’da yaşayan ve kiracı olan trans kadın S. D., ise şöyle konuştu:

“Çat kapı geldiler ve evi mühürlediler. Birkaç kişinin ifadesini dayanak olarak gösterdiler. 3 gün mühlet verdiler o süreçte. Hemen yeni bir ev tuttum ama daha ikinci gün evin kapısına polis geldi. Hiçbir şekilde müşteri almama rağmen geldiler. Ve daha ilk hafta anladım ki burada iş yapamayacağım. Ve bunlar bizi bildiğiniz sokağa atmaya çalışıyor. Polisler evden gittikten sonra derneklerden dayanışma için gelen arkadaşlarımız evde oturuyordu. Ben balkondan aşağı bakıyordum ve aklıma intihara sürüklenen Kayra geldi. Çünkü başka bir şans vermiyorlar. Bize yaşama hakkı vermiyorlar.”


Avukat Okan Altekin

“Valilik trans cadı avı başlattı”

Diyarbakır Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu Sözcüsü Av. Okan Altekin, trans kadınlara yönelik sistematik baskı ve cezalandırma uygulamalarına dikkat çekti. Altekin, valiliklerin “Genel Kadınlar ve Genelevlerin Tabi Olacakları Hükümler ile Fuhuş Yüzünden Bulaşan Zührevi Hastalıklarla Mücadele Tüzüğü”nün 104. maddesini kullanarak, Valiliğin Diyarbakır’da adeta bir “trans cadı avı” başlattığını söyledi. 

“GBT ile yol kesiliyor, evlerin önü polisle doluyor”

Trans kadınların, sokakta yürürken kimlik kontrolüne maruz kaldığını, evlerinin önünde polis bekletildiğini ve herhangi bir gerekçe olmadan kapılarının çalınıp işlem yapıldığını belirten Altekin, “Bu durum, açıkça translara yönelik bir kriminalizasyon politikasının parçası. Bazı polislerin tapu kayıtlarına ulaşarak ev sahiplerini arayıp ihbarda bulunmalarını sağlıyor. Ev sahibinden ihbar alındıktan sonra evlere baskın düzenleniyor. Bu uygulama sadece İstanbul ve Ankara’da değil, Diyarbakır’da da yaşanıyor” dedi.

“TCK ve Kabahatler Kanunu ihlal ediliyor”

Türk Ceza Kanunu’nda “fuhuş suçunun” maddi unsurları oluşmadan işlem yapıldığını söyleyen Altekin, Kabahatler Kanunu’nda seks işçiliği yapmanın açıkça bir kabahat olarak sayılmamasına rağmen trans kadınlara yüksek miktarda para cezaları kesildiğine dikkat çekti. “Bu artık rutin bir uygulamaya dönüştü” diyen Altekin, bu cezaların hukuka aykırı olduğunu belirtti.

Diyarbakır’da en üst cezai işlem

Uygulanan yaptırımların yasal dayanağının olmadığını vurgulayan Altekin, “Yasa dışı şekilde, tüzüğe dayanılarak evler kapatılıyor. Oysa ev kapatma gibi bir ceza ancak açıkça yasayla tanımlanabilir. Burada açık bir anayasa ihlali söz konusu” ifadelerini kullandı.

Altekin, yasada yer alan “3 aya kadar kapatma” hükmünün Diyarbakır’da tam süreyle uygulandığını, İstanbul ve İzmir gibi şehirlerde ise evlerin 15 gün ile 1 ay arasında mühürlendiğini belirtti.

Trans kadınların sistematik şekilde fuhuşla ilişkilendirilerek hedef alındığını ifade eden Altekin, “Aynı eylemi gerçekleştiren bireyler arasında, yalnızca trans kadınların bu muameleye maruz kalması ayrımcılığı açıkça ortaya koyuyor” dedi.

“Nefret suçu teşvik ediliyor”

Altekin, Diyarbakır’da yaşanan bir başka olayı da şöyle anlattı:

“Bir eşcinselin evi işaretlendi ve kapısına ‘gay’ yazıldı. Bu doğrudan nefret suçudur ve aynı zamanda bu tür suçlara açıkça davetiye çıkarır.”

Tüm bu uygulamaların tesadüf olmadığını belirten Av. Okan Altekin, “Bu yaşananlar, devletin LGBTİ+’lara yönelik kurumsal nefret politikalarının bir sonucudur” diyerek açıklamasını sonlandırdı.


Etiketler: insan hakları, kadın, nefret suçları, kent hakkı, barınma, siyaset, özel haber, trans, lgbti
İstihdam