08/10/2025 | Yazar: Oğulcan Özgenç

Avrupa Parlamentosu Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Forumu’nun raporuna göre; ABD, Rusya ve AB kurumlarından toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlere milyarlar aktı.

Avrupa’da toplumsal cinsiyet karşıtı hareketler nereden ve nasıl fonlanıyor?: 5 senede 1,18 milyar dolar harcandı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Toplumsal cinsiyet karşıtı hareketler son yıllarda küresel ölçekte giderek daha görünür hale geliyor. Bu hareketler çoğunlukla söylem düzeyinde inceleniyor. Ancak bu çerçeve, söz konusu karşıtlığın sadece bir boyutuna işaret ediyor. Hareketlerin ideolojik söylemleri kadar onları besleyen finansal altyapılar da dikkat çekici. Ne var ki fonların akışı, hareketlerin arkasındaki ekonomi-politik boyut ve kurumsal ağlar çoğu zaman geri planda kalıyor. Bunun temel nedenlerinden birisi elbette mali verilere ulaşmanın güçlüğü ve fon mekanizmalarının şeffaf olmaması. Öte yandan, fon akışlarının karmaşık yapısı ve kasıtlı olarak perde arkasında tutulan mali ağlar, toplumsal cinsiyet karşıtlığının ekonomi-politik boyutunu görünmezleştiriyor.

Avrupa Parlamentosu’nun üyelerinden oluşan Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Forumu (EPF), 2018’den bu yana bu alandaki fon akışlarını mercek altına alıyor. Forumun hazırladığı raporlar, toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin hangi kaynaklardan beslendiğini, hangi örgütlenme biçimlerini tercih ettiğini ve bu fonların Avrupa siyasetinde nasıl bir etki yarattığını ortaya koyuyor. Bu yönüyle forumun çalışmaları, kürtaj, kadın ve LGBTİ+ haklarını hedef alan karşıtlığın ekonomi, politik, toplumsal ve diplomatik boyutlarını da görünür kılarak hareketin kapsamlı bir manzarasını sunuyor.

2009-2018 arasında 700 milyon dolardan fazla kaynak dolaşıma sokuldu

Forumun 2018’de yayınlanan raporu, Avrupa’daki toplumsal cinsiyet karşıtı aktörlerin Rusya ve ABD desteğiyle Agenda Europe adlı bir ağ kurulduğunu ortaya koymuştu. 2013’te Avrupa, Rusya ve ABD’den yaklaşık 300 örgütün koalisyonu olarak tanımlayabileceğimiz bu ağ, yıllık zirveler, ortak bir manifesto ve dijital bir e-posta listesi etrafında birleşmişti.

Ağın erişime açık Doğal Düzeni Yeniden Sağlamak manifestosunda Batı’nın “ahlaki bir çöküşe sürüklendiği” öne sürülüyor; cinsel devrimin boşanma, doğum kontrolü, kürtaj, eşcinsel evlilik ve taşıyıcı annelik gibi uygulamalarla toplumu “medeniyetten uzaklaştırdığı” iddia ediliyordu. Manifesto, Marksizm, feminizm, LGBTİ+ hareketi ve akademik toplumsal cinsiyet çalışmalarını birer tehdit olarak görüyor, evliliği kadın ve erkek birlikteliği üzerinden tanımlıyor ve toplumsal düzenin “doğal hukuka” dayandırılması gerektiğini savunuyordu. Eşcinsel evliliğin yasaklanması ve aileci politikaların güçlendirilmesi gerektiği de söz konusu manifestonun ana izleklerinden birisiydi.

Ağın, uluslararası düzeydeki LGBTİ+ karşıtı gelişmeleri internet sitesinde adeta birer “müjde” olarak servis ettiğini de not düşelim.

Avrupa Parlamentosu Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Forumu, 2021’de yayınladığı raporda, stratejik ortaklıklarla güçlenen toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin 2009–2018 yılları arasında 700 milyon doları aşan bir kaynağı seferber ettiğini ortaya koydu.

2019-2023 döneminde toplumsal cinsiyet karşıtı fonlar 1,18 milyar dolara ulaştı

Forum, son raporunu ise eylül ayında yayınladı. “Bir Sonraki Dalga” başlığını taşıyan rapor, 2019–2023 döneminde toplumsal cinsiyet karşıtı fonların 1,18 milyar dolara ulaştığını tespit ediyor.

Rapora göre bu kaynağın yaklaşık yüzde 73’ü (869,5 milyon dolar) Avrupa’daki 27 ülkeden sağlanırken, Rusya’nın katkısı yüzde 18’le (211,9 milyon dolar) öne çıkıyor. ABD merkezli kuruluşların Avrupa’daki harcamaları ise toplamın yüzde 9’una (104,3 milyon dolar) denk geliyor.

Toplumsal cinsiyet karşıtı fonlamanın en yüksek olduğu ülkeler Macaristan, Fransa, Birleşik Krallık, Polonya ve İspanya.

Macaristan, otoriterleşme süreciyle bu fonların en güçlü şekilde yönlendirildiği merkez haline gelirken; Fransa ve Birleşik Krallık, hem dinsel-muhafazakar ağların hem de yeni aşırı sağ hareketlerin buluşma noktası olarak öne çıkıyor. Polonya’da ise LGBTİ+ düşmanı ve kürtaj karşıtı iktidar değişmiş olsa da, önceki dönemde güçlenen aktörler ve yerleşmiş ağlar hala etkisini koruyor.

5 yılda Rusya’dan 211 milyon dolar, ABD’den 104 milyon dolar

Peki Avrupa’daki toplumsal cinsiyet karşıtı hareketler ABD, Rusya ve AB kurumlarının desteğini nasıl alıyor?

Rapora göre; 2019–2023 döneminde Avrupa’daki toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlere AB kurumlarından 66,4 milyon dolar, Rusya’dan 211,9 milyon dolar, ABD merkezli kuruluşların Avrupa’daki harcamalarından ise 104,3 milyon dolar aktarıldı.

Rusya’dan gelen fonlar 2019’da 40 milyon dolar civarındayken, 2023’te yaklaşık 20 milyon dolara gerileyerek sert bir düşüş yaşadı. Ancak bu veriler net değil. Düşüşte Ukrayna savaşı sonrası uygulanan yaptırımlar, finansal kısıtlamalar ve bankacılık sistemine yönelik baskıların etkili olduğu, ayrıca Rusya’nın savaş koşullarında kaynaklarını iç politik ihtiyaçlara yöneltmesiyle “içe kapanma” eğiliminin güçlendiği belirtiliyor.

ABD kaynaklı harcamalar ise 2019’da 24 milyon dolar seviyesindeyken 2023’te 16–17 milyon dolara düştü. Buna karşın ABD’deki kuruluşların aktardığı fonlar azalırken, aynı grupların Avrupa’daki şubeleri bağış ve gelirlerini artırarak bu açığı kapatmaya ve faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor.

AB kurumları da dolaylı ya da doğrudan toplumsal cinsiyet karşıtı hareketleri fonluyor

AB kurumlarından aktarılan fonların ise toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlere nasıl kanalize edildiği ise farklı modeller üzerinden işliyor. Toplumsal cinsiyet karşıtı gruplar, otoriter hükümetlerle uyumlu hareket ederek devlet fonlarına erişebiliyor, hükümetler kendilerine yakın platformlara kamu kaynaklarını yönlendirerek doğrudan toplumsal cinsiyet karşıtı ekosistemler kuruyor ya da kamu ya da devlet bağlantılı fonlar aşırı sağ partilere ve onların vakıflarına aktarılıyor. Avrupa Parlamentosu’nun toplumsal cinsiyet karşıtı siyasi partiler ve onların vakıflarına toplam 35 milyon dolar hibe sağladığı biliniyor.

Başlıca aktörler lobi örgütleri, medya örgütleri, danışmanlık merkezleri…

Avrupa’daki toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlere fon sağlayan kuruluşların başında ise lobi örgütleri, medya örgütleri, danışmanlık merkezleri, vakıflar ve siyasi partiler geliyor.  Bu aktörlerin her biri farklı araçlarla hareketi besliyor.

Lobi örgütleri, çeşitli ülkelerde davalara müdahil olarak hak temelli kazanımları geriletmeye çalışıyor. Medya örgütleri, televizyon ve dijital platformlar üzerinden toplumsal cinsiyet karşıtı propagandayı yaygınlaştırıyor. Hibe veren vakıflar, farklı gruplara finansal kaynak sağlayarak bu ağın sürdürülebilirliğini güvence altına alıyor. Hizmet sağlayıcılar ise danışmanlık merkezleri ve benzeri yapılar aracılığıyla toplumsal cinsiyet karşıtı gündemi gündelik yaşama nüfuz ettiriyor.

Türkiye toplumsal cinsiyet karşıtı bir diplomasi yürütüyor

Raporda Türkiye’deki toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlere aktarılan paraya ilişkin bir veri yok. Ama yayınlanan Sayıştay raporlarına göre; 2024 yılında Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi kalemine 10 milyar liradan fazla harcandığı biliyoruz. Forumun raporunda Türkiye’nin Macaristan ve Rusya ile beraber toplumsal cinsiyet karşıtı bir diplomasi yürüttüğü vurgulanıyor. 

Mayıs 2025’te Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın yaptığı “Uluslararası Aile Forumu: "Küreselleşen Dünyada Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi" başlıklı etkinliğe 20 farklı ülkeden yüksek düzey temsilciler katılmıştı.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, forumda 2026-2035 dönemini “Aile On Yılı” ilan ederek LGBTİ+’ları şu ifadelerle hedef almıştı:

“LGBT sapkınlığına karşı mücadele aynı zamanda bir özgürlük mücadelesi, bir haysiyet ve insanlığın istikbalini kurtarma mücadelesidir. Bu konuda dünyada giderek artan bilinçlenmeyi çok olumlu karşılıyorum. Bilhassa farklı ülkelerde aileyi, kadın ve erkek arasındaki birliktelik olarak tanımlayan yasal ve anayasal düzenlemelerden büyük memnuniyet duyuyorum. Bu yönde adım atan liderlerin maruz kaldığı saldırıların farkındayız. Ama ne pahasına olursa olsun, insanlığın bekasını ilgilendiren hayati bir meselede dik duruş sergilenmesi gerektiğine inanıyoruz. Her ne kadar ülkemiz içinde muhalefet partileri ve kimi kadın örgütleri tarafından himaye ediliyor olsa da, millî bünyemizi açıkça tehdit eden cinsiyetsizleştirme projeleriyle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Anomalinin özgürlük, kişisel tercih makyajıyla normalleştirilmesine göz yummayacağız.”

Tıklayın- Kadına, gençliğe ve insan haklarına yapılan harcama “aile”nin gerisinde kaldı


Etiketler: insan hakları, kadın, nefret suçları, aile, sağlık, siyaset, dünyadan, sağlık hakkı, özel haber, araştırma, inceleme, trans, lgbti, lezbiyen, gey, biseksüel, interseks
İstihdam