22/12/2025 | Yazar: Kaos GL
Ankara Barosu LGBTİ+ Hakları Merkezi, trans erkek mahpus Poyraz’ın Sincan Cezaevi’nde şüpheli şekilde ölü bulunmasına tepki göstererek basın açıklaması yaptı.
Fotoğraf: Hülya Çetinkaya / csgorselarsiv.org
Ankara Barosu LGBTİ+ Hakları Merkezi, Sincan Cezaevi’nde şüpheli şekilde ölü bulunan trans erkek mahpus Poyraz için 21 Aralık Pazar günü basın açıklaması yaptı. Trans mahpuslara yönelik ağır hak ihlallerine dikkat çekilen açıklamada, “Hapishanelerde cinsiyet kimliği temelinde yapılan ayrımcılık, izolasyon uygulamaları, tıbbi tedavinin engellenmesi ve mahpusların insan onuruyla bağdaşmayan koşullara tabi tutulması hukuken hiçbir şekilde kabul edilemez” denildi; LGBTİ+ mahpuslara yönelik ayrımcı uygulamaların son bulması için hukuki tüm girişimlerin devam edeceği belirtildi.
Ceza İnfaz Kurumu’nun trans mahpuslara yönelik yükümlülüklerini sistematik biçimde ihlal ettiği vurgulanan açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Ankara Barosu LGBTİ+ Hakları Merkezi’ne, Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutulan trans erkeklerle görüşme gerçekleştiren bir avukat tarafından yapılan başvuru ile cezaevinde yaşanan ağır hak ihlallerine, ayrımcı uygulamalara ve bir trans erkeğin şüpheli ölümüne ilişkin son derece ciddi bilgiler aktarılmıştır. Başvuru kapsamında edinilen bilgiler, Ceza İnfaz Kurumunun trans mahpuslara yönelik yükümlülüklerini sistematik biçimde ihlal ettiğini göstermekte; Devlet’in yaşam hakkını koruma yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediğine ilişkin derin kuşkular yaratmaktadır.”
Açıklamada ayrımcı uygulamaların, Anayasa’nın 10. maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesini, 17. maddede düzenlenen maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. ve 14. maddeleri ile Birleşmiş Milletler Mandela Kuralları’nı ihlal ettiği belirtildi:
“Başvuruda aktarıldığı üzere hapishanedeki dört trans erkek uzun süredir ‘damat koğuşu’ olarak adlandırılan bir alanda diğer mahpuslardan izole edilmekte, hormon terapisine ve sağlık hizmetlerine erişimleri keyfi biçimde engellenmekte, spor, ortak alan ve sosyal faaliyet hakları kullandırılmamakta, sürekli idari soruşturmalarla baskı altında tutulmakta ve gerek revir gerekse hastane süreçlerinde ayrımcı uygulamalara maruz bırakılmaktadır. Bu durum, Anayasa’nın 10. maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesini, 17. maddede düzenlenen maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. ve 14. maddeleri ile Birleşmiş Milletler Mandela Kuralları’nı açıkça ihlal etmektedir.”
Merkez, “Hapishanelerde cinsiyet kimliği temelinde yapılan ayrımcılık, izolasyon uygulamaları, tıbbi tedavinin engellenmesi ve mahpusların insan onuruyla bağdaşmayan koşullara tabi tutulması hukuken hiçbir şekilde kabul edilemez” diyerek basın açıklamasına şöyle devam etti:
“1 Aralık günü gerçekleştiği bildirilen olayda, dört trans erkeğin ilk kez toplu şekilde hapishane içerisindeki psikiyatri birimine götürülmesinin hemen ardından odalarına yeni bir mahpusun yerleştirildiğini fark ettikleri, odaya girdiklerinde ise bu kişinin kendini asmış halde olduğunu gördükleri aktarılmıştır. Tanıklıklar, infaz koruma personelinin müdahalesinin gecikmeli ve standartlara aykırı olduğunu, sağlık personelinin derhâl çağrılmadığını ve mahpusun uygunsuz biçimde taşındığını göstermektedir. Olayda kullanılan ipin odada bulunmayan bir malzemeye ait olduğu iddiası ile birlikte savcı ve olay yeri inceleme ekipleri geldiğinde tanıkların savcıyla görüştürülmeyip izole edilmeleri, ölümün koşullarına ilişkin şüpheleri artırmaktadır. Devlet’in gözetimi altındaki kişilerin yaşam hakkını koruma yükümlülüğü hem Anayasa hem de AİHS m.2 kapsamında mutlak niteliktedir. Bu yükümlülük yalnızca kasıtlı müdahaleleri engellemekle sınırlı olmayıp, intihar riski veya yaralanma tehdidi bulunan mahpuslar hakkında gerekli tüm özenin gösterilmesini, sağlık hizmetlerine erişimin kesintisiz sağlanmasını ve risklerin makul biçimde öngörülüp önlenmesini zorunlu kılar. Etkili soruşturma yükümlülüğü ise Devlet’in bu tür ölümlerde derhâl, bağımsız, tarafsız ve kamu denetimine açık bir süreç yürütmesini gerektirir. Başvuruda aktarılan bilgiler, bu yükümlülüklerin ciddi biçimde ihlal edilmiş olabileceğine işaret etmektedir.”
Basın açıklaması, hapishanelerde bulunan LGBTİ+ mahpuslara yönelik ayrımcı, keyfi ve insan onurunu zedeleyen uygulamaların son bulması için hukuki tüm girişimlerin sürdürüleceği belirtilerek sona erdi:
“Trans mahpusların güvenliği, sağlık hizmetlerine eşit erişimi ve ayrımcılıktan korunması, idarenin takdir yetkisine değil hukukun bağlayıcı hükümlerine tabidir. Ankara Barosu LGBTİ+ Hakları Merkezi olarak, tarafımıza iletilen bu başvuru doğrultusunda gerekli incelemeleri başlatacağımızı, olaya ilişkin tüm sürecin yakından takipçisi olacağımızı ve Devlet’in yaşam hakkı ile ayrımcılık yasağı kapsamındaki yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediğini titizlikle izleyeceğimizi, hapishanelerde bulunan LGBTİ+ mahpuslara yönelik ayrımcı, keyfi ve insan onurunu zedeleyen uygulamaların son bulması için hukuki tüm girişimleri sürdüreceğimizi önemle belirtiriz.”
Etiketler: insan hakları, yaşam, nefret suçları, siyaset, trans, lgbti, cezaevi, cinayet
