10/09/2025 | Yazar: Kaos GL

2. KuirFest kapsamında düzenlenen Barış Forumu’nun ardından Amed’de yaşayan hak savunucuları, ortak Barış Deklarasyonu yayınladı.

Amed’den barış çağrısı: “Kadınların ve LGBTİ+’ların taleplerinin dinlenmediği masada kalıcı bir barış mümkün değildir” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Görsel: Canva

Amed’de yaşayan LGBTİ+, kadın ve insan hakları örgütleri ile kurum temsilcileri; 2. KuirFest Amed kapsamında 30 Ağustos’ta düzenlenen Barış Forumu’nun çıktısını, yayınladıkları Barış Deklarasyonu ile paylaştı. Hak savunucuları, umudu sahiplenmeyi politik bir sorumluluk olarak gördüklerini söyleyerek onu besleyen barışı derin bir özlem ve coşkuyla karşıladıklarını belirtti.

LGBTİ+, kadın ve insan hakları örgütleri yayınladıkları bildiride, “Barış ihtimali etrafında örülen siyasal süreci hem yarına umut taşıyan kolektif bir sevinç hem de onarıcı bir toplumsal bağ olarak yeniden anlamlandırıyoruz” dedi. Hak savunucuları; demokratik toplum fikrinin, radikal şiddetsizlik ilkesinin ve hakikatin ortaya çıkarılmasının barışın temel taşları olduğunu söyledi.

Kadınların ve LGBTİ+’ların taleplerinin dinlenmediği masada kalıcı bir barışın mümkün olmadığını belirten hak savunucularının yayınladığı Barış Deklarasyonu’nun bir kısmı ise şöyle:

“Bizler Amed’de mücadele eden LGBTİ+, kadın ve insan hakları örgütleri ile barış, araştırma, kültür-sanat gibi farklı çalışma alanlarından kurum temsilcileri olarak, 30 Ağustos’ta 2. KuirFest Amed kapsamında düzenlenen Barış Forumu’nun çıktısını, bu deklarasyonla birlikte barışta ısrar edenlerle paylaşıyoruz. Yaşamın ve hakların savunucuları olarak umudu sahiplenmeyi politik bir sorumluluk görüyor ve onu besleyen barışı derin bir özlem ve coşkuyla karşılıyoruz.

Hafızamız taze. Geçmişte barışa dair atılan kimi adımların dava dosyalarına delil sayıldığını, sivil toplumun eşitlik ve özgürlük taleplerinin suçla ilişkilendirildiğini, kaybettiklerimizi, yitirdiklerimizi, acı deneyimlerimizi unutmadık. Toplumsal hafızamızda derin izler bırakan yıkım, devletin hepimize ağır bedeller ödeten politikaları ve kolektif travmalar bugün temkinli yaklaşmamıza neden oluyor. Yine de kurumlarımızın ve mücadelemizin hiçbir biçimde suç unsuru taşımadığını dün olduğu gibi bugün de vurguluyor, hak, adalet ve eşitlik mücadelesinin meşru sesini bir kez daha ve daha güçlü yükseltiyoruz.

Barış ihtimali etrafında örülen siyasal süreci hem yarına umut taşıyan kolektif bir sevinç hem de onarıcı bir toplumsal bağ olarak yeniden anlamlandırıyoruz. 

Hafızamızda, 2013–2015 yıllarının kısıtlı, parçalı fragmanları hala canlı: O dönemde kültür-sanat mekânlarımız açıktı örneğin, tiyatrolar, konserler ve festivallerle hem örgütlenme hem de neşe ve yasın ortaklaştığı toplumsal bir duygu evreni yaratmıştık. Kürt lubunyaların ve örgütlerinin Kürt kadın özgürlük hareketi; barış ve özgürlük mücadelesi ile yan yana yürümesine tanık olmuştuk. “Deng de aşîtî” sloganından Roşin Çiçek için yürütülen adalet kampanyalarına uzanan farklı mücadele hatlarında yaptığımız yol arkadaşlıkları bize hem umut oluyor hem yol gösteriyor hala. 

Ancak, 2015’te yaşanan kırılmayla birlikte çatışma şehir merkezlerine taşındı, olağanüstü hal rejimi devreye girdi, kültür kurumları kapatıldı, kayyumlar atandı, sivil toplum baskı altına alındı. Kürtçe konuşmanın, ulusal kıyafetlerin, oyunların ve halkların kültürel ifadelerinin yasaklandığı, derneklerin kapatıldığı, kadın ve LGBTİ+ örgütlenmelerinin suçlulaştırıldığı karanlık bir döneme girdik. Hem bireysel hem kolektif bedeller ödedik. Genç kuşaklar bu şiddetin içinde büyürken, diğer kuşaklar dayanıklılıkla sınandı.

Demokratik toplum fikrini, radikal şiddetsizlik ilkesini ve hakikatin ortaya çıkarılmasını barışın temel taşları olarak görüyoruz.

Şimdi hatırladıklarımızı önümüze koymanın, toplumu sürekli dönüştüren, ezilen tüm kimliklerin sözünü duyan ve o sözü masaya katan bir süreci örmenin zamanının geldiğini biliyoruz. Bunu, dünyanın farklı yerlerinde barış diyaloğunu sürdürmek için elini masaya koyan, dik duruş sergileyen ve taleplerinden vazgeçmeyen lubunya ve kadınların mücadelelerinde görüyoruz. 

Güney Amerika’dan Ortadoğu’ya, kadınların ve LGBTİ+’ların taleplerinin dinlenmediği masada kalıcı bir barışın mümkün olmadığını bir kez daha hatırlatıyoruz. 

Çünkü biliyoruz ki barış ancak onu savunanlar kadar güçlü olabilir ve ancak onlarla topluma sirayet edebilir. Sınırları aşan dayanışmamız, örgütlü mücadelemiz ve birbirimizi dönüştürme arzumuzla, onurlu ve kapsayıcı bir barışın inşası için buradayız, burada olacağız.”

İmzacı örgütler

Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi (BİV), Barış için Kültürel Araştırmalar Derneği (BAKAD), Dayanışmanın Kadın Hali Derneği (DAKAHDER), DEMOS Araştırma Kolektifi, Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi, Diyarbakır Barosu LGBTİ+ Hakları Merkezi,  İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi (İHD), Keskesor LGBTİ+ Oluşumu, Pembe Hayat Derneği, KuirFest, Sosyo-Politik Saha Araştırmaları Merkezi, Sara Kolektif, Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği (SGYD), Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı Diyarbakır Temsilciliği (TİHV)

Bildirinin tamamına ulaşmak için tıklayın.


Etiketler: insan hakları, kadın, yaşam, siyaset, lgbti, barış
İstihdam